Çelişki ve anlamada nüfuz sorunu
Düz mantıkla düşünen biri, eleştirmek istediği metinde çelişki arar. Çelişki sandığı bir karşıtlığa (zıddiyet) denk düştüğünde de mal bulmuş Mağribî gibi...
Düz mantıkla düşünen biri, eleştirmek istediği metinde çelişki arar. Çelişki sandığı bir karşıtlığa (zıddiyet) denk düştüğünde de mal bulmuş Mağribî gibi saldırıya geçer.
Düz mantıkla yalnızca çıkarımlar yapılır. Ne var ki sonuçta elde edilen öneri aslında baştaki birincil önermede var bulunmaktadır. Dolayısıyla bu mantıkla yeni bir şey söylenmiş olmaz. Başka bir deyişle, düz mantık tefekkürün yolunu açmaz. Düz mantıkla yalnızca çıkarımlarda bulunulur.
Düz mantık denilen mantığın temel kurallarını Aristo belirlemiştir. Bu mantığa düz mantık denildiği gibi, klasik mantık, özdeşlik mantığı, çelişmezlik mantığı veya üçüncü şıkkın imkânsızlığı da deniyor. Özü şuna dayanıyor: A=A. A ya kendisidir veya değildir. Bu mantığa göre üçüncü şık yoktur. Ya siyah ya beyaz... O şey ya odur veya o değildir...
Bu mantık bilginin sunulmasında çelişme bulunmaması gerektiği kuralı ile iş görür. Gündelik hayatımızda olsun, hukukun pratik uygulamasında olsun işe yarar. Örneğin bir cinayet veya hırsızlık olayında sanık suçun işlendiği vakitte o mahalde bulunmadığını kanıtlarsa, o suçu o kişinin işlemediği sonucuna varılır. Çünkü o kişi o anda ya oradadır veya değildir... Orada değilse o kişi açısından mesele kalmaz. Ancak kişi o vakitte orada ise kovuşturma farklı düzlemlerde ve fakat gene aynı mantık doğrultusunda sürdürülür.
Ancak düz mantıkla hukukî tefekkürde bulunulamaz. Düz mantık çünkü ya o veya değil düzleminde iş görür. Fetvada işe yarar. Ama tefekkürde iş görmez.
Tefekkür diyalektik mantıkla harmanlanır. Çünkü diyalektik mantık üçüncü şıkkın muhtemel (ihtimal dâhilinde) olduğu varsayımına göre işler. Diyalektik mantıkta ya o ya değil çıkarımına da yer verilir. Ama salt bununla yetinilmez, üçüncü şıkkın var bulunduğu ihtimali üzerinde durulur ve tefekkür tam da burada başlar.