İnsanın büyük dönüşümü: Kendinden uzaklaşmak
İslâm’ın vaadi insanoğluna davetini göndermeye devam ediyorsa ona icabet etme yükümlülüğü de her insan tekinin vebalinde duruyor demektir.
18. yüzyıla gelinceye değin insanın hayatındaki değişimler, bir dönemden ötekine geçerkenki kımıldamalar gözle fark edilmeyecek denli yavaş ve küçüktü.
Benim indimde, o yüzyıldan günümüze bu değişimin hızını ve yönünü değiştiren hamle Alman filozofu Kant tarafından gerçekleştirilmiştir. O da zaten kendi değerini biliyor ve yaptığı hamlenin mahiyetini Kopernik ile karşılaştırarak: “Ben de felsefede Kopernik devrimini gerçekleştirdim.” diyordu. Kopernik, Batlamyus’un dünyayı merkez alan astronomi hesaplarında, güneşin merkez alınması gerektiği esasını vaz ediyordu. Kant da Aristoteles’ten sonra genel kabul görmüş olan varlığa ilişkin kategorilerin aslında zihinsel olduğunu ileri sürüyordu. Gerçekleştirdiği düşünsel devrim buradaydı. Bu kabul, insanoğlunun düşünce tarzında büyük sıçramaların önünü açmıştır. Bilim üzerine, tarih üzerine görüşler tamamıyla değişmiştir. Onun öğrencisi Hegel, Kant’ın kendiliğinden kullandığı diyalektik düşünce yöntemini müstakil bir düşünce sistemi hâline getirdi. Ki bu düşünce yöntemi İslâm’ın da temel düşünce tarzıdır. Hegel’in takipçisi ve onun kurduğu mantık yöntemini tarihe ve iktisadiyata uygulayan Marx, öncülleriyle birlikte söz konusu atılımların nirengi noktalarını oluşturur.