Kuş tüyünün ağırlığı
“Göğün altında, sonbaharda düşen bir kuş tüyünden büyük bir şey yoktur. Oysa tüyün düştüğü Tai Dağı küçüktür. Bebekken ölen bir çocuktan daha uzun...
“Göğün altında, sonbaharda düşen bir kuş tüyünden büyük bir şey yoktur. Oysa tüyün düştüğü Tai Dağı küçüktür. Bebekken ölen bir çocuktan daha uzun yaşayan yok. Oysa Peng Tsu genç ölmüştür. Ben, evren ile birlikte var oldum. Bu noktada benimle her şey bir. Her şey bir ise konuşmak yersiz. Öte yandan ben, ‘bir’ diyebiliyorsam konuşma nasıl olmayabilir? Konuşma varsa biz hem bir’e hem de konuşmaya sahibiz. İki, bir daha üç. Bu noktadan başlayarak en iyi matematikçiler bile son uca ulaşamaz. Hele sıradan insanlar, onlar hiçten ulaşamaz. Dolayısıyla hiçten bir şeyle ilerleyebiliyorsan, sonunda da oraya varıyorsan bundan çıkan sonuç şudur: Bir şeyden başlamış olsaydın bir yere varman daha bile kolay olurdu. İlerleyemediğin için burada dur.” diyor ve Chuang-Tzu orada duruyor. (Çin Denemeleri, çev: W.Eberhard - N.Hızır, MEB Y.).
Bu metin beni Hallac-ı Mansur’a götürdü. Feridüddin Attar, Hallac-ı Mansur’u şöyle anlatıyor:
“Hallac’ın sözü (Ene’l-Hak deyişi), yanan çalılıkların ‘Ben Rabbinizim!’ (Kur’ân-ı Kerim’in Taha suresinde geçen ayet) diye seslenmesinden daha inandırıcıdır. Ama insanların, yanan çalılığın sesine inanıp da Hallac’ın ‘Ben Hakkım!’ diyen seslenmesine inanmak istememesi hayret vericidir.”
Bağlantıyı açıklamaya gerek var mı? Hallaç, aradığını kendi içinde, kendi kalbinde bulmuştu. Orası Allah’ın eviydi. Orada aşkın hem öznesi hem nesnesi bir arada bulunuyordu.
Hadis-i kutside belirtilen gerçeklik, gündelik hayatımızın içinde bire bir yaşanıyor: “Kim Allah’tan başka bir şeye taparsa Allah onu, ona musallat eder.” Nasıl musallat eder? Sen her neyi kendine tanrı yapmış isen, dolayısıyla o şeyin kulusun, anlamı vardır. Biz bunu kabul etmiyoruz! Biz, “Ene’l-Hak” diyen bilgenin cümlesini anlamaya talip oluyoruz. Umudun orada çiçeklendiğini düşünüyoruz.
Chuang-Tzu’ya kulak verilmesini öneriyorum. Hiçten başlayıp gene hiçe ulaştığına inanabiliyorsan; bir şeyden başlayarak bir yere varılabileceğine inanmak daha kolaydır. Yokluktan gelip yokluğa gidiliyor da, varlıktan kalkıp varlığa ulaşmak niye mümkün olmasın?