Soğuk bir kış sabahı kirpiler
“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar....
“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu uzaklıkta duramayanlara, İngiltere’de “keep your distance!/mesafeni koru!” denir. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama, buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, ne sıkıntı vermek, ne de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.” (Bu alıntı Schopenhauer’dan: Tıklayınız /, Yazar Esra Eser - 17 Ağustos 2018).
Schopenhauer’ın bu gözlemini esas alan Freud’un ondan sonra bütün sorunlara oklu kirpilerin hikâyesini örnek alarak yaklaştığı söyleniyor.
Belki her birimiz ötekine karşı bir oklu kirpi konumundayız. Ne ki aynı toplum içinde bir arada yaşama durumundaysak birbirimize katlanmak zorunda olduğumuzu da bilmeliyiz. Kimse ötekinin okuna takılmak istemiyorsa, kendi okunu da onu incitecek kadar ona yaklaştırmamaya özen göstermelidir. Demek ki herkesin ötekine bir yaklaşma mesafesi bulunmaktadır. Uzlaşının ve bir arada yaşamanın yolu bu mesafenin optimum no...