Güneydoğu Anadolu izlenimleri
Haftanın yedi günü yazmanın tuzakları var.Entelektüel yaratacılık sonsuz ber yetkinlik değil.Her gün yazan insanın vasatlık tuzaklarına yakalanması yüksek bir olasılık.Düşüncelerimizi yazıyla...
Haftanın yedi günü yazmanın tuzakları var.Entelektüel yaratacılık sonsuz ber yetkinlik değil.Her gün yazan insanın vasatlık tuzaklarına yakalanması yüksek bir olasılık.
Düşüncelerimizi yazıyla paylaşmaya başladığımız günden bugünlere, her gün yazmama ilkesine sadakatımızı sürdürüyoruz. Sürdürüyoruz, ama interaktif yazarlık ve saha çalışmalarına yoğunluk verince, izlenimleri paylaşmanın güncelliği yitiyor.
Bir de yeni moda bir gazetecilik anlayışı var: Üç bin vuruşu aşan yazıların okunmadığı kanısından besleniyor.Kısa yazıdan yana olanlar, konuları kısa yazacak kadar iyi biliyor olmalı. Başka pencereden bakarsak, “Kısa yazıyla iletişim kurabiliriz, ama düşünce geliştiremeyiz” tezi üzerinde de iyice düşünmemiz gerekmez mi?
Son dönemde hızla toparlanan The New York Times’i özenle inceleyenler, içerik zenginleştirmenin yollarından birinin de “düşünceyi tam anlatma” olduğunu bir çırpıda anlayacaktır.Kısa yazıyla kendini sınırlandıran her yazar, düşünceleri tam ve doğru ifade edebilir mi? Sadece bilgilendirmeyle yetindiğinde, okuyucunun işini kolaylaştırabilir mi?Bu soruların yanıtını herkes kendi içine yolculuk yaparak vermeli, bir “ihtisas gazetesi” ile “yaygın gazete” arasındaki farkı da iyi düşünmeli.
Düşünce ve bilgi geliştirme yerine malumata abanırsak, vasatlık ve sığlıkla nasıl başa çıkarız? Sorunun net yanıtını verebilenler varsa beri gele…
Kısa yazı tutkunlarının yarattığı “mahalle baskısına” direncimiz kalmamış olmalı ki, tek bir yazıda anlatmamız gereken Mardin’le ilgili gözlemlerimizi iki yazıda paylaşacağız.