İŞ’le Buluşmalar ve “Büyük Rönesansı” kavramak

Türkiye İş Bankası ve DÜNYA Gazetesi’nin Bursa’daki 41’inci İŞ’le Buluşmalar toplantısında anlatmayı planladıklarım ile anlatabildiklerimi gözden geçirdim. Anlatamadıklarımın...

Türkiye İş Bankası ve DÜNYA Gazetesi’nin Bursa’daki 41’inci İŞ’le Buluşmalar toplantısında anlatmayı planladıklarım ile anlatabildiklerimi gözden geçirdim. Anlatamadıklarımın, anlattıklarımdan daha önemli olduğunu düşündüm. Zaman kısıtının baskısı altında olmasaydım, ülkemizin “yoğun gündeminde” yer alan konularla “seyrek gündeminin” konularını karşılaştıracak, katılımcı seçkin kitlenin tepkilerini gözleyecektim.

Ülkemizin yoğun gündemi

Ülkemizin “yoğun gündemini” küçümsüyor; önemsemiyor değilim. Önemli olduğunu biliyorum.
Büyük güçlerin ülkemize yönelik politikalarını sorgulamadan dünyayı kavramak mümkün değil. Bölgesel güçleri, İran, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin politika ve stratejilerini değerlendirmeden bu ülkeyi yönetemezsiniz. Mikro milliyetçilik akımlarını, akımların arkasında hangi güçlerin, hangi kısa ve uzun dönem yararlarını dikkate alarak durduklarını tartışmak da önemli, değerli ve anlamlı.

İnsanlığın bütün geçmişinden binen, dilimizde “çete” kavramının karşıladığı, meşru otorite dışındaki örgütlerin, özellikle devlet karşısında oluşturdukları asimetrik yapılanmaların olası etkilerini analiz etmenin ülke güvenliği açısından hayati önemi olduğu da çok açık. Döviz kurundaki istikrarsızlığın iş insanların önlerini görebilmeleri için ne denli önemli bir karar aracı olduğunu söylemek bile fazladan. Faiz oranlarının dünya sistemindeki yerini, ülkemizde sermaye maliyetini etkileyebilme düzeyini, birikim üzerindeki etkilerini tartışmadan da ekonomi yönetilemez. Büyüme ile şişme arasındaki farkları kavrama, nitelikli büyüme bileşenleri ve bağlamları üzenine kafa yorma ülke insanın doğal sorumluluğu. Enflasyonun ne büyük bir ahlak kemiricisi, illüzyon yaratıcısı ve toplum algısı saptırıcısı olduğunu yaşayarak hepimiz öğrendik.
Saydığım konuların ülkemizin “yoğun gündemi” olduğu da sır değil. Televizyonlarımızın ekranları, gazetelerimizin sayfaları, köşe yazılarının sütunları, toplantıların gündemleri hep yoğun gündeme odaklanmış durumda. Çoğu zaman gazete kültürü düzeyindeki veri ve bilgileri takla attıran popülist anlatımlar yeğleniyor. Hakkını yemeyelim, kimi zaman gerçekten ayrıntı özenine ve derinlik bilgisine dayanan analizler de yapılıyor.

Sorunların ve çözümlerin analizi, toplumun ilgisini, bilgisini ve iletişimini artırdıkça hayatın öz gerçeğine yaklaşan kararlar alabiliriz; insanımızın yaşamını kolaylaştıran sonuçlar üretebiliriz. Yoğun gündem konularına itirazım yok, ama “seyrek gündem” konularına gösterilen özenin görece düşük düzeyli olmasından ciddi endişelerim var.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Doğu Karadeniz Havzası turizmi nasıl planlanmalı? 27 Eylül 2018 | 254 Okunma Ali Gevgilili entelektüel korkaklardan değildi 20 Eylül 2018 | 102 Okunma Teslim olmayalım önlem alalım 13 Eylül 2018 | 108 Okunma Ordulular “istikrar” ve “sağlam gelecek” arıyor 06 Eylül 2018 | 157 Okunma Bu noktadan sonra ne yapmalıyız? 30 Ağustos 2018 | 146 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar