Ramazan davulcusu, iftar sofraları ve cola…
Mübarek ramazan ayının yarısını geçirdik; günlerin yarıdan sonra daha hızlı veda ettiği tecrübe edilmiş bir hakikat. Eskinin mahyalarında şimdinin sosyal medyasında “Elveda ey şehr-i ramazan”...
Mübarek ramazan ayının yarısını geçirdik; günlerin yarıdan sonra daha hızlı veda ettiği tecrübe edilmiş bir hakikat. Eskinin mahyalarında şimdinin sosyal medyasında “Elveda ey şehr-i ramazan” yazılarının, güzellemelerinin yapıldığı döneme girdik.
Ramazan ayının manevi iklimini ne kadar duyumsadık, feyzinden nasıl istifade edebildik; tartışılabilir. Hoş, siyasetin kesif ağırlığı gözümüzü, gönlümüzü siyasetten tam anlamıyla koparamadı ki ramazanı hissedelim…
Ülkemizde, ramazan denince olmazsa olmaz, gündeme gelmezse eksik kalacak derin ya da sığ konular vardır. Bunların ilki, malum medyada “oruçsuza dayak” haberlerinin dolaşıma girmesi üzerinden an bir ayın sultanı dönemde -İslam dinine- ağırlaştırılmış salvoların dolaşıma girmesiyle başlar.
Oruç tutmayana dayak bir şehir efsanesi midir, yoksa İslam'ın yıpratılması için zemin mi yapılır bilemem! Emin olduğum tek şey sokağa çıktığımda, hele hele AVM'lerde, oruç tutan tek kişi olduğumu hissetmemdir!
Ramazan denince sahur davulcularımızı konuşmamak olur mu?
“Sahur vaktine saatler varken gümbürdemeye başlayan davullar gelenek ve kültürün taşıyıcılığını yapmakta mıdır yoksa artık misyonu bitmiş bir gürültü müdür” konusu, mutat tartışmalarımızdan olmaya devam eder…