Atatürk Yaşasaydı Davaları Karşısında CHP’yi Lanetler miydi?
ABD’nin doğrudan Türk ekonomisini hedefe koyarak baltalaması, Türk milletinin hafızasına kazınacak, tarihe not düşülecektir. CIA, FBI ve FETÖ başta 7 Şubat MİT krizi olmak üzere, 17 Aralık operasyonu da...
ABD’nin doğrudan Türk ekonomisini hedefe koyarak baltalaması, Türk milletinin hafızasına kazınacak, tarihe not düşülecektir. CIA, FBI ve FETÖ başta 7 Şubat MİT krizi olmak üzere, 17 Aralık operasyonu da dâhil hiçbiri Türkiye ve Türk halkı için değildi. FBI’ın titiz çalışmaları eşliğinde ABD’de görülen dava, sanık sandalyesine dönemin hükümet yetkililerini ve Halk Bankası’nı oturtmayı amaçlayan bir ABD projesidir. Bu projeye su taşıyan CHP’yi Atatürk görseydi şayet CHP’yi lanetlerdi.
Sn. Kılıçdaroğlu’na gelince şuan yaptıklarının kendi bünyesinde bir vefa borcu olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Şöyle ki; 2008 ve 2009’da başta Deniz Feneri dosyaları olmak üzere, Şaban Dişli, Dengir Mir Fırat ve Manas Kargo soruşturma belgeleri boşuna servis edilmedi. 2010’da genel başkan olacağı biliniyordu ve o güne kadar PARLATILDI!
17 Aralık 2013 sabahı gerçekleşen operasyon biliniz ki; Türkiye’nin menfaati uğruna ve kamu yararı gözetilerek gerçekleştirilmiş bir operasyon değildir. Amaç kamu yararı olsaydı, soruşturma evresinde her şey hukuka uygun yürütülürdü ve deliller HUKUKİ olarak elde edilirdi.
Öyle gözüküyor ki birileri, 17 Aralık soruşturmasının teknik ve fiziki takip sürecinin başladığı 17.09.2012 tarihinde bugünleri hesap etmiş, bir ajanda oluşturmuş ve adım adım başta ABD’de görülen Sarraf davası olmak üzere tüm parçaları sabırla birleştirilmiş. İhanetçilerin adeta zafer sarhoşluğu içinde bir yerlere belgeleri servis etmesi ve algı oluşturması da projenin bir parçasıdır.
CHP’nin belgeleri açıklaması, AK Parti cephesinden bazı isimlerin “Belgeler Sahte” iddiası, sanki operasyonun bir parçası gibi… Bumerz ve ortağı Bellway hakkındaki belgelere kim, hangi refleks ile “Sahte” diyorsa, bilsin ki Erdoğan’a yapılan operasyonun değirmenine su taşıyor. Sn. Kılıçdaroğlu’nun Sıtkı Ayan üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak, New York menşeli Halk Bankası dekontlarını sallaması, ilk olarak 2009’da Wikileaks’e konu olan ve İran ile imzalanan 1 milyar Euroluk boru hattı projesinin detaylarını içermekteydi. Çünkü hükümet son 10 yıl içinde başta İran, Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere birçok önemli boru hattı projesinin altına imza attı. Bu ihaleleri alan şirketlerin çoğunluğu ise, 2006’da Türk vatandaşı olan Mübariz Mansimov ve Sıtkı Ayan ile doğrudan ilişkili şirketlerdi.
Kişisel kanaatim ve yaptığım okumalardan tespitim o ki; Sayın Erdoğan’ın avukatı ve bazı hükümet yetkililerinin söz konusu belgeler hakkında “Sahte” demesi refleksif bir açıklama. Unutmayalım ki; CHP her türlü algıyı yaratmak için çabalayan dış odaklı bir diyet mekanizmasıdır. Hükümet sözcülerinin yersiz ve zamansız konuşmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mal edilebilir ki bu da alışkın olduğumuz tipik bir CHP zihniyeti davranışıdır.