Kentsel dönüşümden baron üretimine
Her depremden sonra bir acı yüreklerimizi dağlar… Gündem, günlerce deprem ile meşgul olur ve neredeyse paranoyak duruma düşeriz. Hal böyle iken bir bakarsınız anne, baba, evlat, kardeş, teyze, amca acıları küllenmiş…
Ancak aradan çok zamanlar geçmeden bu acılardan ders çıkaramayanlar hayatlarına devam eder, ağıtlara hareketli müzikler ekleyip halay çekerler… Bütün bu acı yaşanmışlıkların bir aydan kısa sürdüğünü söylemek bizler için çok acı…
Yakın tarihimizde bütün büyüklerimizin depremle ilgili geçmişi olduğu kadar, aileden birilerinin deprem öyküsünü de dinlemişizdir. Kim bir anısını anlatacak olsa hüzünlenir, gözyaşları dökülür. Yürekleri burkan anılarla, acılarla aktarırlar yaşadıklarını.
Peki, bütün bu yaşanmışlıkların sebebini kudreti rıza olan ilahiden mi bilmeli yoksa hatalı, çarpık kentsel sorumsuzluklara mı yüklemeli? Kendi ellerimizle ailemize, dostumuza, komşumuza kazdığımız mezarları nasıl unutalım? İşte asıl mesele de bu…