NATO’ya karşı İslam Birliği Ordusu kurulmalı

Son yıllarda hızla gelişen savunma doktrininde yeni dünya düzeni noktasında saflar belirgin olmaya başladı. Uzun yıllardır Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO’nun, güç işlev ve...

Son yıllarda hızla gelişen savunma doktrininde yeni dünya düzeni noktasında saflar belirgin olmaya başladı. Uzun yıllardır Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO’nun, güç işlev ve caydırıcılık açısından prestij kaybına uğradığı görülmektedir. Etkin iki ülkenin kendi amaçlarına göre NATO’yu kullanması ve diğer katılımcı devletleri hiçe sayması da en önemli etkendir.

Türkiye’nin NATO’ya girmesi örgütün kurulduğu 1949 yılından 3 yıl sonra mümkün olabilmiştir. Türkiye’nin NATO’ya üyelik için harcadığı yoğun mesainin en önemli nedeni hemen yanı başındaki SSCB’nin yayılmacı politikaları olmuştur. Türkiye’den toprak istemeleri ve Boğazların yönetiminde hak talep eden SSCB, Türkiye’yi NATO’yla ittifak arayışına itmiştir.

Ancak Türkiye’nin NATO’ya üyelik talebinin tek nedeni SSCB ve güvenlik kaygıları da değildir. Oral Sander’e göre üzerinde çok durulan SSCB tehdidi, Türkiye’de zaten var olan isteği güçlendirip hızlandırmıştır. Türkiye’nin, II. Dünya Savaşı sonrası dünyasında çok partili demokratik rejimi kurma çabaları mevcuttu ve çok önemli ekonomik kalkınma sorunlarıyla meşguldü. Ekonomik kalkınma gerçekleşmeden demokrasinin kurulamayacağı, kurulsa bile gelişemeyeceği evrensel olgusunda hareket eden Türk yöneticileri, NATO üyeliğini “modern Türkiye” için gerekli görüyordu. Üstelik savaş sonrası siyasal istikrarsızlık döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de yeni silahlarda ateş gücünün yükseltilmesi gerekiyordu. Türk yöneticileri tüm bu amaçların gerçekleşmesinde dışarıdan gelecek ekonomik ve askeri yardımı bir önkoşul olarak değerlendirme eğilimindeydiler. Dolayısıyla Türk hükümetinin bakış açısına göre Türkiye’nin NATO üyeliği ekonomik, siyasal ve askeri gelişme amaçlarına yardım edecekti. 

Türkiye’nin 1950’lerdeki yoğun başvurularını karşılıksız bırakan örgüt kararını 1952’de değiştirmiştir. Burada Türkiye’nin Kore savaşına katılması önemli bir rol oynamıştır. Birçok analizciye göre çeşitli başvurularımız geri çevrildikten sonra NATO, sonunda Kore’de “ne denli kahramanca öldüğümüzü” görünce, Türkiye’yi kabul etmiştir. Kanlarımızla ödeyerek kabul edildiğimiz NATO’ya Türkiye en küçük birliğimize dek bütün askeri gücünü vermiştir. 

NATO’ya girmek için Türkiye’nin ödediği bedel oldukça ağır olmuştur. Misak-ı Milli sınırlarının binlerce kilometre uzağındaki bir coğrafyada askeri rol alabilmek için, çok hızlı ve Anayasa’ya aykırı bir şekilde hareket edilmiştir. Üye olduğumuz 1952 yılından bu yana NATO, ülkemizin güvenliğinin temininde merkezi bir role sahip olmuş; ayrıca Avrupa-Atlantik topluluğuyla bütünleşme hedefimize kayda değer katkılarda bulunmuştur. Bunun karşısında ülkemiz de her zaman diğer müttefiklerle paylaştığı ortak değerlerin savunulması yönünde üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmiştir. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sizce, CHP Kürtlerin katili değil mi? 28 Mart 2023 | 335 Okunma Siyaset sanatı; güneş altında bronzlaşmış gölgesine faydası olmayan vekil istemiyoruz 21 Mart 2023 | 81 Okunma Büyük bir millet olmanın haklı tezahürü budur 14 Mart 2023 | 99 Okunma IŞİD, Türkiye’de renkli izolasyona girmeye çalışıyor 07 Mart 2023 | 183 Okunma 2030’a kadar Arz-ı Mevud projesini bitirmek istiyorlar 28 Şubat 2023 | 1.176 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar