Sosyal medyanın gündem cambazlığı ve iyileri
İslam’ın temel öğretisi olan biçimlendirilmiş yaşam inananlar açısından çok önemlidir ancak son zamanlarda tartışma konularını süsleyen ‹›Ben çok biliyorum, sen az...
İslam’ın temel öğretisi olan biçimlendirilmiş yaşam inananlar açısından çok önemlidir ancak son zamanlarda tartışma konularını süsleyen ‹›Ben çok biliyorum, sen az biliyorsun!’’ söylemleri hepimizin canını sıkmaya başladı. Hele birkaç bilgin kelime cambazlığı dilinde dans edebiliyorsa değmeyin keyfine. Kardeşim, İslam’ın temel öğretisini iyi bilen bilmeyene anlatacak, bilmeyen de adam gibi dinleyecek ve öğrenecek. Sosyal medyada dolaşan birkaç konuyu takip ettim. Aman Allah’ım ne göreyim; sosyal medya tam bir Donkişot pazarına dönmüş. Serseri mayın gibi gündem belirleyen ve istediği yöne cirit atan klavye silahşörlerinin yönlendirmeleri ile dolu sosyal medyanın içinden iki konuyu sizlerle paylaşmak isterim.
Birincisi sosyal medyada helal haram gıda sertifikası üzerinden yapılan tartışmalar almış başını gidiyor. Aslında tartışmayı başlatanın akıllı biri olduğu belli. Algı yönetimi ve subliminal algıyı iyi bilen ve yöneten biri olmalı ki bizdeki bilgisi ezber üzerinden olan safları aynalı sazan gibi peşine takıp tartışmaya sürüklüyor. Aslında farkında olmadan bilgiyi bile zehirlediğini bilmediği anlaşılıyor. Konu sosyal medyada epey uzun tartışılıyor hakarete varan noktaya geldiğinde algıyı yöneten şahıs bir anda bombayı patlatıyor. Yahu sizdeki de neyin kafasıdır bilmem...
Yine yakın zamanın gündem konularından olan Atatürk heykeline tahra ile saldıran ‘’kendini bilmez meczup’’ adlı tiyatro oyunundan da sizlere bahsetmek istiyorum. Bütün detayları incelikle düşünülmüş olan bu oyunda ne hikmetse kameramanı da oradaymış, habercisi de... Tetikçi basın nedense tam da Kudüs Mitingi organize edilirken, İslam dünyası için birlik ve beraberlik teşkil edilmesi gereken bir dönemden geçerken meczup kovalıyormuş. ‘’Yobazlar laikliği yok edecek!’’ başlıkları bile önceki geceden hazırken bir gündem değiştirme oyunu ancak bu kadar gözle görülebilir olabilirdi. Hâlâ bu küçük oyunları büyük gölgelerinden dolayı göremeyen insanlar var ve ışığı doğru açıya tutmaları gerçeği görmeleri için yeterli olacaktır. Artık bu basit oyunlar zincirini kırmanın vakti geldi. Batı toplumu yüz yıllık organizasyonlar peşindeyken ben hâlâ helal ve haramla meşgul oluyorum. Kardeşim bir Müslüman helal ve haramı ayırt edemeyecek kadar gerizekalı mı? Gerçekten bize ne oldu bu kadar saçma sapan konular üzerinden sosyal medya manyağı olduk? Laiklik veya Kemalizm benim umurumda değil. Benim ülkemin geleceği olan gençlerimizin ne yaptığı ve bizlerin onlara nasıl bir miras bıraktığıdır önemli olan. Bu saçma sapan boş gündemlerle toplumun meşgul edilmesi ziyandan öte değil.
Sosyal medya gündeminde yer edinen Bayburtlu bir kardeşimiz olan Sinan Küfeoğlu birkaç gündür çok konuşuluyor. Konunun başındayken konunun çok özel olduğunu hatırlatalım. Neden mi? Tipik bürokrasi anlayışımızı ve karakterimizi ifade etmiş bu kardeşimiz okuyup vatanına milletine yararlı bir evlat olamak istemiş. Son derece samimi ve duygusal bir bağı olan Sinan Küfeoğlu’nun başarılarını biraz açalım. Bu kardeşimiz doktorasını Finlandiya’da tamamlamış, Enerji konusu ile ilgili Türkiye nin bütün kurumlara mektup yazarak uluslararası enerji politikalarını belirliyen AB nın Türkiye,ninde içinde olması için çok uğraşmış nafile nede enerji alanında kariyer sahibi olmuş ve bir çok projede söz sahibi olmuştur. Bunların hepsi bu kardeşimize yakışır bir durum ancak kendi özlemle belki beni de devlet büyüklerim fark eder de ‘’okudun, adam oldun, gel milletine hizmet et’’ daveti yaparlar umuduyla çok beklemiş... Nerede kardeşim... Bizdekiler doğuştan bilmiş, bürokrat olarak doğarlar, uzman doğarlar, sen bunları bilmiyor musun? Yıllar önce bir arkadaşım bana bu konuyu açmıştı; batıya gelen Türkler özenti hayatı çok seviyorlar diye. Bende kendisini çok sert eleştirmiştim. Bakın bu gençler üçe ayrılır: Bazıları doktora için gider, pratik yapıp Türkiye’ye döndüğünde batıda mastır yaptım, doktora yaptım deyip gururunu okşatmak ister. Bazıları mastırından, doktrasından ziyade para için çalışıp lüks bir araba peşinde koşarlar. Bazıları da gerçekten milletine faydalı olmak için boş vakitlerinde gizlice bir iş yerinde çalışıp ailesine yük olmama adına okuyup, helalinden kazanıp ülkesine dönmek ister. Bu üç ayrışma nettir, bunları bilelim. Sinan Küfeoğlu kardeşimizin anlattıkları bizim gerçeklerimizdir.
Kendisi enerji alanında Türkiye ile ilgili öncü olmak istemiş ama ne yazık ki her defasına yüzüne kapılar kapatılmış. Sinan kardeşim; bizde uzmanlar yetişirken, hangi siyasi partinin başında kim var, neyle ilgililer, nasıl torpil olur da hakkım olmayan yere zıplarım uzmanlıkları var. Bizde daire başkanı olmak için kaç bakana, kaç cemaate ihtiyacım var? Nereden sızma olur da kurumu ele geçiririm mantığı var... Sinan kardeşim, sen ülke enerjisini kendine dert yapmışsın ama bizde uzmanlar ve bürokratlar hepsi anasından doğduğu gün bilgin olarak doğarlar. Uzmanlık alanları yurt dışından gelen ucuz elektronik eşyalar, marka giysiler, armalar, kol manşeti düğmeleridir... Sen ne diye enerji konusunu bize açıp canımızı sıkıyorsun(!) Sen bilmiyor musun bizleri yıllarca “Bir Türk dünyaya bedeldir.’’ deyip uyuttular. Sen bilmiyor musun “Bir Türk on Rus askerine bedel.’’... Ah güzel kardeşim yaramızı deşme... Duygularımızın aynı olduğuna emin olabilirsin. Belki bizler gibi binlerce vatan evladı var ama sonuç olarak şunu söylemek isterim ki gündemimizi artık birkaç hadsiz belirliyor ve ne yazık ki Sayın Cumhurbaşkanımız halen yalnız adam. Yerli otomotiv, yerli tank, yerli uçak... Söyleye söyleye usanmadık be kardeşim. İnşallah başaracağız!