Milli Bütünlüğümüz ve seçimler
Mahalli İdareler Genel Seçimleri çok önemli. Aslında her seçim, önemlidir, ama bir sonraki her seçim hayati derecede önemlidir. Çünkü sona yaklaşıyoruz. Sonun ne olduğunu izah için, geçmişi...
Mahalli İdareler Genel Seçimleri çok önemli. Aslında her seçim, önemlidir, ama bir sonraki her seçim hayati derecede önemlidir. Çünkü sona yaklaşıyoruz. Sonun ne olduğunu izah için, geçmişi hatırlamalıyız. 1876 Osmanlı anayasasından 1980 anayasasına kadar devletin kimliği hiç değişmedi. Her birey, din ve ırk farkı gözetmeden eşit ve şerefli Türk vatandaşıydı. Her anayasada devletin dili Türkçe, egemenliği belirleyen kurum oldu. Merkezi idare esastı. Egemenliğin kaynağı, çağın ve tarihin zorlamasıyla, Türk hanedanı Osmanlı'dan, Türk Milletine/Cumhuriyete geçti. Her anayasada egemenlik, kayıtsız şartsız Türk Milletinindi.
2002'de iktidara farklı bir zihniyet geldi. Projesi vardı. Türk Milletine, Türk devletine, Türk tarihine, çok partili demokratik rejime bakış çok farklıydı. Buna göre Türk Milletinin egemenliği ve devletin kimliği değişmeye başladı. Önce tarihin en eskilerinden olan Türk Milletine etnik bir topluluk damgası vurulmak istendi. Böyle olunca, milletimizin ayrılmaz unsurları olan "etnisiteler" ortaya çıktı. Milli egemenliğin paylaştırılması demek olan "çok etnikli bir federasyon" veya "eyalet" düzeni gündeme geldi. Bu amaca dönük şekilde "demokratik açılım", "çözüm süreci", "Habur, 5 defa Oslo ve İmralı mutabakatı" gibi adımlar atıldı. Sonuçta, bölücü PKK terörü azgınlaştı. 2015'de, PKK'nın amacı ve ideolojisiyle değil de, terör ayağı ile başlatılan gerçek mücadele Türkiye, Suriye ve Irak'a sıçradı, halen devam ediyor.
"Tek adam anayasası"
Projeden vazgeçilmedi. Değişik bir yol izlendi. Devleti adeta "tek adama" bağlayan bir anayasa yapıldı. Bu Anayasanın "'123, 124, 127'nci maddeler, özerk bölgeler, eyaletler kurma yetkisini dağıtarak içeriyor. Aynı maddede değil özellikle farklı maddelere dağılmış ki kimse fark etmesin diye." Buna göre "tek adam" eyalet ve özerk bölge gibi teşkilatlar kurabilecekti. Bu da çok etnikli federasyon anlamına geliyordu.
Rabia işareti de bu düzenin sembolü olsa gerek. Yukarıdaki proje olmasa, "Tek millet-Tek-devlet-Tek bayrak -Tek vatan" ne kadar güzel değil mi? Bu şifreleri çözelim: Arapçada "millet" ümmet demektir. Meselâ, İbrahim milleti, İbrahim ümmeti demek değil mi? O halde "Tek millet derken, aslında tek ümmet" demiş oluyoruz. Diğer tekler de, buna göre anlam kazanıyor. Yani 1.3 milyar Müslüman; "tek ümmet", "tek ümmet devleti", "tek ümmet bayrağı", "tek ümmet vatanı" esasına bir bütün mü olacak? Dünyada 1.3 milyar Müslüman olduğuna göre, bunlar bu tekler parolası altında mı toplanacak? Başlarına da bir halife mi atanacak? Rüya görmüyoruz değil mi?
Böylece, Yaratanın kanunlarına göre oluşan milletler yok mu sayılacak? İnkarcılığa mı çıkacağız? Dünya ümmetler devletine çevrilecekse, kaç milyar Hristiyan, Budist, Hindu bilmem ne çıkmaz mı? Tarihte dili, kültürü, hatıraları, estetiği, edebiyatı, sanatı suyu-huyu, her şeyi ayrı olan milletler hiç bir araya geldi m? Getirmeye kalkan oldu mu?