Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanlığı

Aradan geçen 5 günde gündem o kadar çeşitlendi ki hangisini ele alacağımızı şaşırıyoruz. Hani derler ya aradan geçen 1 yılın gündemi birikti. Aynen öyle oldu. İran’da ki gelişmeler...

Aradan geçen 5 günde gündem o kadar çeşitlendi ki hangisini ele alacağımızı şaşırıyoruz. Hani derler ya aradan geçen 1 yılın gündemi birikti. Aynen öyle oldu. İran’da ki gelişmeler, ABD’de deki Zarrab davası, CHP-Erdoğan polemikleri, KHK tartışmaları ve bu tartışmalara Abdullah Gül tiviti ile su yüzüne çıkan Cumhurbaşkanlığı tartışmaları.

Önümüzde bu yoğun gündemler var. Yarın hangi yeni gündemlerin önümüze çıkacağını bilmiyorum. İran’da baş gösteren olaylar sosyolojik açıdan incelenmeye değerdir. Sosyolojik açıdan İran olayları ele alınıp incelenmez ise yarın farklı versiyonlarının başımıza gelmeyeceğinin garantisi yoktur.

İran olayları üzerine herkesimden farklı farklı sesler ve farklı farklı değerlendirmeler yorumlar duyuyoruz. Genel de oluşan kanaat dış güçlerin İran’ı karıştırdığına yöneliktir. Özellikle ABD Başkanı Trump’ın ve İsrail’in açıklamaları bu konudaki kanaatlere neden oluyor. Çok yakından takip etmiyorum ama yorum ve değerlendirmelerin geneli havanda su dövüyor. Herkes İran uzmanı kesilmiş. Ezberlerin dışına çıkan çok az yorum ve değerlendirme duyuyoruz. Aslında İran üzerine olaylardan önce konuşanların dışındakileri dinlemeye gerek yok. Bugünkü gelişmeleri önceden görenleri dikkate almakta fayda var. Bugün adeta ABD’nin gücünün propagandasını yapanlar ekranları kaplamış, sütunları işgal etmiş.

İran konusunda gerçek olan şudur; İran-Türkiye-Rusya troykası Ortadoğu’da ABD ve Batı’nın çanına ot tıkamıştır. Bu nedenle ABD ve Batı İran’da hangi nedenle ortaya çıktığı çok belli olmayan gösterilerden yararlanmanın peşine düşmüşlerdir. Bildiğim tek gerçek İran’da ortaya çıkan bu durum başarılı olursa rol model olarak hem Rusya hem de Türkiye’de de uygulanmaya kalkar.

Şunu not etmekte yarar vardır. Dedim ya İran olayları üzerine yorumcular havanda su dövüyor. İşte bunların dışında tek bir mantıklı, sosyolojik açıdan tek bir değerli yorum ve değerlendirme gözüme çarptı. O da İlhami Işık dostumuzun tivitidir. Dostumuz SSCB’yi yıkan Afganistan işgaliydi. Bugün İran’da başlayan olayların nedeni ise Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi Ortadoğu’da haddinden fazla nüfuz elde etmek için yaptığı askeri harcamalar ile zayıflayan ekonomi ve onun sosyolojik sonucudur. Dostumuz “Bu kadar uzun süreli askeri harcamalara bir ülke dayanamaz” yorumunu ekliyor. Göstericilerin attığı sloganlarda zaten onu gösteriyor. ‘Ne Gazze, Ne Lübnan. İlle de İran” gibi. Aynı duygu aslında Türkiye içinde de yeşertilmeye çalışılmıyor değil. Bizde de “Ne işimiz var Suriye’de, Ne işimiz var Irak’ta” propagandaları yapılmıyor mu? Gerçi Kuzey Irak Referandumu sonrası gelişmeler bu tartışmaları Türkiye’de bitirdi. Ama yine de dikkatli olalım. ABD Başkanı Trump’ın çıkışları İran konusunda ellerinden kaçmış trenin arkasından düdük çalmaya benziyor gibi geliyor. Suudi Arabistan sonrası yaptığı çıkışlar gibi.

Dünyada ve bölgemizde bu gelişmeler yaşanırken varlığını dış politika konularındaki çıkışları ile ortaya koyan Abdullah Gül’ün KHK konusu ile gündeme gelişi. Sayın Gül ile ilgili en doğru tespit susması gereken yerde konuşması, konuşması gereken yerde susması sanırım. KHK ile ilgili attığı tivit için son derece geçerli bir söz. Cumhurbaşkanlığı konusunda herkes gibi onunda zemin yokladığını biliyoruz. Uzun süredir toplantılar yaptıklarını, strateji çizmeye çalıştığını hem uluslar arası hem ulusal düzeyde güç odakları ile temasları da iddia olarak önümüze çıkıyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fırat’ın doğusu ve ABD’nin anladığı dil 14 Aralık 2018 | 5.470 Okunma Sağlam sistem, güçlü gelecek 02 Eylül 2018 | 5.891 Okunma Ekonomi-Kriz ve Yerel seçimler 31 Ağustos 2018 | 4.675 Okunma Ankara koridoru 26 Ağustos 2018 | 4.589 Okunma Dinamik toplum güçlü Türkiye ve Bayram 24 Ağustos 2018 | 6.604 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar