Afrin ve Aslan terbiyesi
Duyardık. Ama neresi olduğunu bilmezdik. Afrin neredir diye. Şimdi millet olarak topyekün her anlamda dirilişimizin sembolü oldu. Daha 5 yıl önce deseniz ki El Bab, Cereablus, Mümbiç, İdlip, Türkmendağı hatta...
Duyardık. Ama neresi olduğunu bilmezdik. Afrin neredir diye. Şimdi millet olarak topyekün her anlamda dirilişimizin sembolü oldu. Daha 5 yıl önce deseniz ki El Bab, Cereablus, Mümbiç, İdlip, Türkmendağı hatta Bayırbuçak nedir? Bakardık öylece.
Suriye ve Irak olayları üzerine bütün toplum olarak ne kadar çok şey öğreniyoruz. Öğrendikçe kendimize geliyoruz. Öğrendikçe tarihimizi hatırlıyoruz. Öğrendikçe yanı başımızda yüz yıl önce unuttuğumuz kardeşlerimizi hatırlıyoruz. Yüz yıl önce kaybolduğunu zannettiğimiz dindaşlarımızı hatırlıyoruz. Öğrendikçe toplumun, insanımızın ne kadar kendinden uzak tutulduğunu anlıyoruz. Adamların 10 bin kilometreden, 14 bin kilometreden gelip etrafımızda cirit oynamasına haklılık methiyeleri düzenlerin diğer taraftan bu ülkenin kurucusunun ‘Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh’ sözünün arkasına sığınarak çevremizde olup bitenlere ses çıkaranlara karşı silah kullanmalarını Atatürk sevgisi zannederdik. Şimdi görüyoruz ki çevremizde olup bitenlere karşı ‘Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh’ diyenlerin bu sözü çevremizde oyun oynayanlara kalkan olarak kullandıklarını anlıyoruz. Oyun içinde oyunu yani.
Temmuz-Ağustos 2006 da yaşanan Lübnan’da Hizbullah ve İsrail savaşını hatırlıyorum. Sonrasında BM tarafından bölgeye uluslar arası güç gönderme kararı alınmıştı. Türkiye’nin de asker vermesi istenmişti. Zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ‘İçimizde PKK terörü varken dışarı asker mi gönderilir’ anlamındaki dangalakça beyanını halen unutamam.
O günler geride kaldı. Şimdi Katar’da 25 Bin Asker barındırıyoruz. Irak’ta Askerimiz var. Somali’de askerimiz var. Afganistan’da var. Balkanlarda var. Şimdi 100 yıl önce terk ettiğimiz Sudan’a askerimiz gidiyor.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra ilk defa hem de darbe girişiminden 15 gün sonra Cerablus’a girebilecek güçte oluyoruz. Şimdi ise bizi çevreleyerek boğmayı azmetmiş bir dünyaya meydan okuyarak Afrin’e harekât düzenliyoruz. Hem de %75’i yerli silah ve teknoloji ile. Çok abartıyoruz diye düşünüyorum bazen. Ama bizi yok etme derdine düşmüş, boğazımıza sarılmış elleri tutanların telaşını görünce aslında ne büyük bir iş yaptığımızı anlıyorum.
Dile kolay. Bir taraftan uçaklar dolusu 4 bin 500 TIR silahı dağıtan bir o kadar da Suudi Arabistan’a sattığını zannettiğimiz ama bu bölgeye gönderen ABD ile resmen savaş. Hatta gözdağını artırıp Çek’teki Romanya’daki üslerini boşaltıp 60 bin askerini Bulgaristan’a yığan ABD. Afrin’de savaştığımız ve mücadele ettiğimiz PYD/PKK değildir. ABD’nin ta kendisidir. Nasıl hendek olaylarında PKK’nın,15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün arkasında ABD vardıysa bugün de öyle.