Reis, hala bir şeyler ters gidiyor?

Gerçi bir günde her şey değişmiyor. Zaman alıyor. Hele oluşan algıları değiştirmek daha da uzun zaman istiyor. Sihirli değnek yok kimsenin elinde. Hemen değiştirilemiyor. Sonuçta malzemesi insandır. Bir günde...

Gerçi bir günde her şey değişmiyor. Zaman alıyor. Hele oluşan algıları değiştirmek daha da uzun zaman istiyor. Sihirli değnek yok kimsenin elinde. Hemen değiştirilemiyor. Sonuçta malzemesi insandır. Bir günde, iki günde değil bir süreç istiyor.

Bizde zaman zaman aynı duyguya, aynı hisse kapılıyoruz. Olup bitenler üzerine. Her şeyin bir anda değişeceğini, güzelleşeceğini sanıyoruz. Beklentilerimizi yükseltiyoruz. Sonra da hemen olmayınca moralimiz bozuluyor, gardımız düşüyor. Yelkenleri suya indiriveriyoruz. Aslında olup biten normal mecrasında seyrediyor.

Son günlerde herkesimle yoğun bir görüşme, muhabbet ve sohbet imkânı buluyorum. Farklı kesimler farklı fikirler, farklı düşünceler ve farklı gözlemlere şahit oluyorum. Bu sebeple gözlemlerimiz, izlenimlerimiz bakışımızı da değiştiriyor.

Gazetecilik hayatıma başladığımda bize önderlik ve rehberlik eden bunu da bir çıkar bir menfaat için yapmayan çok değerli üstadım Süleyman Alnıaçık ağabeyim vardır. Mesleğin ve hayatın birçok çizgisini kaptığım kişi. “Bu mesleği yapacaksanız şunu unutmayın.” Derdi. Eklerdi;“Her gün telefon rehberinize iki yeni kişi eklemeniz gerekir. Aksi halde başarı elde edemezsiniz.” Süleyman ağabeyimin o düsturu kulağımıza küpe oldu. Bugüne değin devam ettirmeye çalışıyorum. O alışkanlıktan mıdır bilmiyorum. Yeni isimlerle tanışmak heyecan verir bana. Gecen hafta içinde buna benzer yeni dostlarla tanışma imkânım oldu. Her yeni tanışma aslında farklı fikirler, farklı düşünceler, farklı bakış açıları kazandırıyor. Öyle ki bizlerin bazen ideal duygularla ortaya koyduğumuz birçok şeye bir başkalarının reel gözle bakıp “Devleti siz mi kurtaracaksınız?” şoklarına uğradığımız oluyor. Veya her hangi bir fikir, proje gündeme getirdiğinizde “Bundan ne çıkarınız olacak, sana ne kazandırır” sözleri.

İşte öyle bir tanışma yaşadım. Belli ki dostumuz ideal değil, reel davranıyor. Baktığı yerden haksız da değil. Fakat onun sayesinde, büyük umutlarla göreve gelen birçok bakanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları dışında hiçbir iş yapmadan sadece günü kurtardıklarını anladım. Türkiye’nin değişim ve dönüşüm sancısı çektiği bir dönemde elinde ki yetkileri kullanmayıp, gerekli sorumluluğu yüklenmeyenlerin aktif görevlerde olmasına şaştım.

Zaten uzun süredir Devlet’te işlerin rölantinin de altında olduğu görülüyor. Bunu özellikle Devlet’e işi düşenler daha yakından görmektedir. Şu an Devlet’te rutinin dışında işler durmuş, hiçbir bürokrat, hiçbir memur sorumluluk gerektiren işin altına imza atmıyor. Bu da çok normal karşılanmalı mı? diye sormak geliyor içimden. Çünkü özellikle bürokrasiden gelen bakanların aynı klasik davranışları olduğunu anlıyoruz. Genel anlayışın “Reis izin vermez” şeklinde bir algı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öyle görülüyor ki, AK Parti kadrolarında ki metal yorgunluğunun ötesinde bürokratik yapıda metal yorgunluğunun da daha ileri noktası. Hatta bu yorgunluk metali aşmış mental derecesine yükselmiş. Şunu açıkça ifade etmekte yarar vardır. Şu an bürokraside cesur olanlar sadece sırtında yumurta küfesi bulunmayan bir kesimdir. O kesimin cesaretine de şaşmak gerekiyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fırat’ın doğusu ve ABD’nin anladığı dil 14 Aralık 2018 | 5.470 Okunma Sağlam sistem, güçlü gelecek 02 Eylül 2018 | 5.891 Okunma Ekonomi-Kriz ve Yerel seçimler 31 Ağustos 2018 | 4.675 Okunma Ankara koridoru 26 Ağustos 2018 | 4.589 Okunma Dinamik toplum güçlü Türkiye ve Bayram 24 Ağustos 2018 | 6.604 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar