Seçim ve adayları nasıl okuyacağız?
24 Haziran seçimleri için son viraja girildi. Cumhurbaşkanlığı için adaylar zaten netleşmiş, meydanlara inilmişti. Geçen hafta başı da siyasi partiler milletvekili aday listelerini YSK’ya verdiler. YSK geçici...
24 Haziran seçimleri için son viraja girildi. Cumhurbaşkanlığı için adaylar zaten netleşmiş, meydanlara inilmişti. Geçen hafta başı da siyasi partiler milletvekili aday listelerini YSK’ya verdiler. YSK geçici listeleri Resmi Gazete’de dün yayınladı. Artık seçim için sürecin bütün unsurları tamamlandı. Dün itibarı ile siyasi partiler AK Parti’den başlayarak seçim beyannamelerini açıkladılar. Liderlerinden seçim beyannamelerindeki vaatlerin bir kısmını televizyon ve radyolardan dinledim. Dün Balıkesir’den İzmir’e giderken radyodan CHP’nin vaatlerine kulak verdim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğunu sonradan anladığım birisi konuşuyordu. Bir anda kendimi AK Parti’nin seçim beyannamesini dinliyor zannettim. Balkanlar’dan Kafkaslar’dan bahsediyordu. Bölgesinde lider bir ülkeden bahsediyordu. Eğitimden söz ediyordu. “16 yıldır eğitim politikası 14 defa değişti” sözü üzerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuştuğundan emin oldum ve CHP’nin seçim beyannamesini açıkladığını fark ettim.
Hakikaten çok önemli bir seçime gidiyoruz. Türkiye’nin tarihindeki üçüncü önemli sistem denemesini hayata geçirecek kadrolar iş başına gelecek. 1923, 1950 ve 24 Haziran. Bu nedenle bu seçimleri ve siyasi partilerin adaylarını nasıl okuyacağız? Bu önemli. 26. Dönem Milletvekilleri 16 Nisan referandumuna ülkeyi götürerek önemli bir görev yaptı. Bir nevi yeni kuruluşun, yeni sistemin anahtarını çevirdiler ve millette kapıyı açtı. Şimdi bu kapıdan içeri girilerek inşa dönemi başlayacak. Bu açıdan bakıldığında 24 Haziran seçimleri 23 Nisan 1920’de ilk kez Ankara’da toplanan Kurucu Meclis’ten sonra ki benzer bir görevi üstlenecek. Siyasi partilerin gösterdiği adayları bu açılardan değerlendirmek gerekmektedir.
Aday listeleri açıklandığından bu yana,toplumsal tepkileri takip ediyorum. Kendimizde milletvekili aday adayı olmamızdan dolayı hislerimizden uzak bakmaya çalışıyoruz duruma. Toplumsal tepkiler çok farklı oluşuyor.
Cuma günü Ankara’dan Balırkesir’e sabah yola çıktım. Bu sefer Bursa üzerini değil Kütahya güzergahını seçtim. Önce Eskişehir çıkışın da Cuma’yı kıldım. Ardından önceden telefon ettiğim Tavşanlı Belediye Bakan Yardımcısı Mehmet Atabey’e uğradım. Selamlaştık. Biraz halleştik. Bir araya gelince dostlarla gündemimiz siyasi oluyor. Mehmet bey ile de öyle oldu. Köyde Anamın iftarına yetişmek için biraz acele ettiğimden Başkan Mustafa Güler’e de selam verip kısa bir sohbetten sonra vedalaştık. Orda fark ettim. Tavşanlı Kütahya’nın en büyük ilçesi. AK Parti’nin bu sefer listede temsilcisi yokmuş. Sonrasında Balıkesir’e geçerken yolda birkaç vatandaşa denk geldi. Yine gündem siyasi idi. Havayı koklamak adına.
Yurdun dört bir tarafından hem geçmiş olsun telefonlarından, hem de Ankara’yı yakından takip eder pozisyonumuzdan dolayı bir de kamuoyu yoklamaları anket işi ile uğraşmamdan kaynaklı olarak durumları bana soruyorlar. Biz de tabiatı ile bölgelerinin havasını koklama fırsatı buluyoruz.
Yaptığım tespitlere göre- hangi parti olduğu hiç önemli değil- toplumun üç farklı görüşü bulunuyor. Bu kapsamda apolitik davranan bir kesim var. Bu kesimler için kimin aday olup olmadığının hiçbir önemi yok. Hatta seçimlerin ne olacağının da. Tartışmalara katılmıyorlar. Galiba sadece sandığa gidip oylarını verecekler ve olay kapanacak. İkinci kesim belli bir görüşe, belli bir hassasiyete sahip liderler seviyesinde tavrını belirleyen kesim. Bunlar için de kimlerin aday olduğunun önemi yok. Üçüncüsü ise politik bir kesim ve bölgesinden, ilçesinden tanıdıklarını, bildiklerini görmek isteyen, artık toplumla bütünleşmiş kişiler konusunda keskinleşen kesim.