Teknik eleman savaşları
Bugünlerde aşırı derecede beyin göçü propagandası ile karşı karşıya kalıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu belirsizlik iddiaları ile Türkiye’de çalışma ortamı bulamayan...
Bugünlerde aşırı derecede beyin göçü propagandası ile karşı karşıya kalıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu belirsizlik iddiaları ile Türkiye’de çalışma ortamı bulamayan kalifiye elemanların yurt dışına gittiğinden bahsediliyor. Oysa Türkiye’nin teknik alanda eleman sıkıntısı yaşadığı biliniyor. Yıllardır ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya’nın bütün dünyadan olduğu gibi Türkiye’den de parlak beyinleri toparladığı malum. Hatta daha ileri gidilerek toplum arasında “NSA’ da şunu yapanlar Türk’müş. Bura da çalışanlar Türk’müş”. İngiltere’de “Oxford’ ta şu daldaki bilim adamı Türk’müş”. “Almanya’nın şu teknolojisini geliştirenler Türkler”. Hatta demez miyiz Rahmetli Necmettin Erbakan için Leopar Tankları’nın şu aksamının patentinin sahibi diye. Kalkar bir de öğünürüz.
Türkiye büyük bir badirenin içinde bulunuyor. Bulunduğu coğrafya üzerinde 100 yıldır büyük planlar uygulamaya konuyor. Bölgenin 100 yıldır her şeyi heba olmuş. İngiltere merkezli ABD eksenli Batı 100 yıldır bölgeyi talana çevirmiştir. Bir 100 yıl daha sürecek sömürü sistemi ile gidemez. Bu düzenle Türkiye’nin yaşaması imkânsızdır. Türkiye dışındaki coğrafyamızdaki bütün devletler çökmüştür. Giderek daha fazla Batı kontrollü bir yapıya doğru kaymaktadırlar. Çok fazla dinamik yapı potansiyeli olan toplumlar ise çıkarılan iç karışıklıklar ile bertaraf edilmektedir. Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun daha fazla dinamik insan kaynağını heba etme şansı bulunmamaktadır. Eğer Ortadoğu’da Batı’nın yürüttüğü kargaşa ortamı biraz daha devam ederse günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, kıyamete kadar artık toparlanamayacak her konuda birilerine muhtaç bir bölge olacak.
Şu unutulmasın 1. Dünya Savaşı’nda bizi yıkan savaşı kaybetmemiz değildi. Çanakkale Zaferi gibi bir destan kaldı nesillere. Fakat Türkiye’nin en önemli kaybı ve halen eksikliğini yaşadığımız en büyük şey beyin kaybımızdı. Türkiye’yi Almanya gibi Japonya gibi Kore gibi bir anda her alanda kalkındıracak insan sermayemizden mahrum kaldık. Çünkü Çanakkale Zaferi’ni kazandık ama bu zaferi kazanırken Türkiye’yi ayağa kaldıracak 100 bin geleceğin öğretmeni, 10 binlerce doktoru, binlerce teknoloji geliştirecek gencimizi kaybettik. Alman generallerin emrindeki cephe komutanlarının bunu kasten mi yoksa beceriksizliklerinden mi yaptıkları irdelenmesi gerekmektedir.
Geçenler de bir dost ortamında sohbet ederken Türkiye’nin nasıl kalifiye elemanlarının imha edildiğine yönelik olarak hiç düşünmediğim bir örnek verildi. Köy enstitüleri. Köy enstitüleri bugünkü pencereden değil ama dönemi açısından bakıldığında Türkiye’nin önemli kalifiye elemanı yetiştirme merkezleri görevinde bulunuyordu. Fakat Türkiye’ye tam fayda sağlayacağı noktada ABD talimatlı Marshall Planı çerçevesinde lav edildi. Hem de İnönü’nün eli ile. Ardından gelen Demokrat Parti yönetimleri ise yetişmiş bu kadroları partizan bir tavırla kullanmayınca geleceği inşa etmede etken olacak bir nesli daha elimizle heba ettik.
Bir neslin sağ-sol, komünist-faşist, laik-dindar kavgaları ile tamamen imhasını ise bugüne kadar yaşadık. 28 Şubat’ın meslek okullarını yok etmesini saymıyorum. Belki de Çanakkale’den sonra en büyük beyin itlafını ise FETÖ eliyle yaşıyoruz. 40 yıldır Türkiye’nin parlak beyinlerini avlayarak parlak başarı hikâyeleri ile bir merkezde toplayan FETÖ bir gecede darbe hevesi ile beyinleri itlaf ettiğini hep beraber gördük.
Afrin Harekâtı ile bir kez daha test edinilmiştir. Teknik açıdan güçlendiğinizde birçok problemi çözüyorsunuz. Teknik açıdan güçlenmenin yolu ise kalifiye eleman sıkıntısını gidermekten geçmektedir. II. Abdülhamit döneminde teknik olarak yetiştirilsinler diye Almanya’ya gönderdiğimiz sonra unuttuğumuz 20 bin gencin nesilleri de dâhil dünyanın hangi noktasında kalifiye vatandaşımız varsa toparlama seferberliğine girişilmelidir.