Biz de beklemekteyiz
Dramayla ilgilenen herkes "Çehov'un tüfeğini" bilir. Zira dramatik bir ilkedir: "Şayet duvarda asılı bir tüfekten bahsetmişseniz, sonraki bölümlerde o tüfek ateşlenmelidir." "Dramatik ilke" diye burun kıvırmayın...
Dramayla ilgilenen herkes "Çehov'un tüfeğini" bilir. Zira dramatik bir ilkedir: "Şayet duvarda asılı bir tüfekten bahsetmişseniz, sonraki bölümlerde o tüfek ateşlenmelidir."
"Dramatik ilke" diye burun kıvırmayın sakın, gerçeğin ta kendisidir.
Üstelik, artık duvarda asılı olan tüfek de değildir; insanlığın sonunu getiren nükleer silahlardır.
Takdir edersiniz ki, nükleer silahlar olmasaydı, "nükleer savaştan" da kimsecikler söz edemezdi. Zira, olmayan silahların savaşı fazlasıyla "fantastik" olurdu.
Gelgelelim, tüm dünyayı yakıp kavuracak kapasitede nükleer silahların varlığı da apaçık bir gerçek. Bir gerçek daha var: "Nükleer savaş" gündelik sözlerimiz arasında rahatlıkla yer almaya başladı.
Demek ki savaşların ne kadar felaket bir şey olduğuna dair onca roman, onca şiir, onca sinema eseri modern insanın...