Erdoğan’ın idamına bakınız kimler ferman verdi?
Elemana kocaman bir alkış; hep yerden yere vuracak değiliz, güzel şeyler yaptı mı da böyle “aferin” diyeceğiz.“Affedilemez hatasından” ötürü kendisine 2 gün yazmama cezası vermiş ya, onu...
Elemana kocaman bir alkış; hep yerden yere vuracak değiliz, güzel şeyler yaptı mı da böyle “aferin” diyeceğiz.
“Affedilemez hatasından” ötürü kendisine 2 gün yazmama cezası vermiş ya, onu diyorum.
Söz konusu “hata” için 2 gün az ama olsun, fena bir başlangıç sayılmaz. Böyle böyle yazmayı bırakır diye umut ediyoruz.
Gerçi kendisine verdiği cezaya neden olan “hatayı” ben yapsam kalemi hepten bırakır, insan yüzüne çıkmazdım.
Gelgelelim, öyle de yüzsüzler var ki 2 gün de bir şeydir.
E tabii, elaman da mezkur “mağfiret” gösterisiyle “hatasını” fırsata çevirmeye çalışmış, bunu inkar edemeyiz.
Yani, PR'ını yapmış; 2 gün yazmama cezasıyla yazacaklarına “itibar” kazandırmaya kalkışmış, pişkinliğini, “hatasıyla” yüzleşme özgüveniyle maskelemeye gayret etmiş, ila ahir.
Zaten sırf “hata” yaptı diye kendisine yazmama cezası verecek karakterde olsaydı, Konyalı hasta bir çocuğun testisleri üzerinden “Türban faciası” kotardığı yıllardan beri yazmazdı. (Elemanın 28 Şubat sürecindeki serencamı “hatadan” öte fecaatti, geçelim.)
Pardon, 2 gün yazmama cezasına neden olan “hatası” ne miydi?
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'ın 30 Ağustos mesajında kendisinden “Başkomutan” olarak bahsettiğini yazmıştı. Hülasa, “başkomutanlık” üzerinden Sayın Cumhurbaşkanıyla Genelkurmay Başkanı arasında fitne çıkartmak istemişti.
Halbuki, Org. Hulusi Akar o sözleri Mustafa Kemal Paşa'nın bir konuşmasından aktarmıştı.
Gerçek ortaya çıkınca da elemanın “fitnesi” haliyle elinde patladı.
Patlayınca da salak salak sürdürmedi, elemanın bu özelliğini takdir etmek mecburiyetindeyiz.
Öyleleri de var ki bütün “fitneleri” ellerinde patladığı halde aynen devam ediyorlar.