Kıblesi ABD olan yobaz
Sabah Gazetesi Salih Tuna'nın bugünkü (05.03.2022)'' Kıblesi ABD olan yobaz'' başlıklı yazısı.
Bazen fakiri Engin Özkoç olarak yaratmayan Allah'a ne kadar şükretsem azdır diyorum.
Bazen de Engin Özkoç'a acayip heves ediyorum.
Geçen gün, "Akaryakıt zamlarından bıktıysan, arabana binemez hale geldiysen, ÇARE PARLAMENTER SİSTEM..." şeklinde bir tweet attı, nasıl imrendim anlatamam!
Bir de milletvekili maaşı alıyor ki "Ohh keka!"
Mezkûr tweet'i atmakla kim bilir ne kadar mutlu olmuştur. Zaten tevekkelsen ne mutlu sana. Değilsen, bilumum "yobazlarla" başın dertte demektir.
Yazık ki yazık, yobazın sağı da bir, solu da!... Solu "küfür yobazı," sağı "ham yobaz ve kaba softa."
Sinemadan romana, karikatürden tiyatroya kadar "dindar insanları" öyle resmederlerdi ki isyan ederdik.
Müslümanları böylesine çirkin gösterme gayretlerini "din düşmanlığına" yorardık.
Zira resmettikleri o tiplerden etrafımızda, yöremizde hiç yoktu.
Yani, bu kara sakallı / kazma dişli / şalvarlı ve takunyalı, en önemlisi de merhametten nasipsiz bu kadın düşmanı tiplerin varlığına inanmazdık.
Ak sakallı, ağzı dualı, takva sahibi yaşlılarımız vardı tabii. Ama onlar kimseyi incitmezdi. Yunus'un "Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil" diskuruna bağlı yaşarlardı. Haçkalı Baba'ya bağlı (dedem Hasan Baba'nın yakın arkadaşı) yamalı cübbeli bir Mevlüt Hoca Baba'mız vardı, "Kimseye çapraz bakmayacaksın!.." derdi... Yalan nedir bilmezler, iftiradan şeytandan kaçar gibi kaçarlardı. Alttaki yaprağın üstteki yapraktan hak alacağını söyler, hak / hukuk gözetmemenin affı olmayacağını dile getirirlerdi. Dedikodu yapmanın ve yalan söylemenin de kul hakkı yemekle bir olduğunu vazederlerdi.
Hülasa, gönül insanıydılar. İnsan ki, zaten gönül demekti.
Gel zaman git zaman derken, "ahir zaman"a mı çattık yoksa "değişik zamanlar"a mı bilmem, karikatürize edilen o "tiplerin" gerçek olduğunu gördük.
Meğer Necip Fazıl'ın "ham yobaz kaba softa" dediği bu tipler, tarihin sayfalarında kalmamış, cirit atıyorlarmış!
Onların hatası "dindar, mütedeyyin, mukaddesatçı" olan herkesi "mürteci / yobaz" parantezine almaktı.
Bizim hatamız "dindar, mütedeyyin, mukaddesatçı" olduğunu sandığımız herkesi aklamaya çalışmaktı.