O delirmeseydi ben delirecektim
Bu ülkede İslam'a, İslamcılara cart curt edersen veya “itirafçı” olursan anında keşfedilirsin yoksa allame-i cihan olsan Özkökgillerin mahallesi duymaz.Sezai Karakoç'tan Nuri Pakdil'e kadar birçok sanatçı...
Bu ülkede İslam'a, İslamcılara cart curt edersen veya “itirafçı” olursan anında keşfedilirsin yoksa allame-i cihan olsan Özkökgillerin mahallesi duymaz.
Sezai Karakoç'tan Nuri Pakdil'e kadar birçok sanatçı, aydın hep bu nedenle yok sayıldı.
“Klas duruş” sahibi olmanın bedelini her şeyden evvel korkunç bir “sıkıdenetime” maruz kalmakla ödediler.
Cemil Meriç bile İletişim Yayınları marifetiyle okurlara ulaşmasaydı, kuvvetle muhtemel, hâlâ aynı muameleye tabi tutulacaktı.
Dücane Cündioğlu da yıllar yılı gazetemiz Yeni Şafak'ta köşe yazdı,
kitaplar yayımladı.
Lakin…
Çok sesli, çok renkli, çok açık zihinli olduğunu, tek bir sese kapanmadığını iddia eden malum mahalle duymadı, duyurmak istemedi.
Sonra ne olduysa, nasıl olduysa evvela Yeni Şafak'ta yazmamaya başladı, sonra da (özellikle Gezi hadiselerinden sonra) birden büyük filozof katına yükseltildi.
O kadar ki, Ali Poyrazoğlu tarafından bile keşfedilmiş, öve öve bitirilememişti.
Şunu artık tartışamayız:
Bu ülkede sıkı entelektüel olmak, dünya çapında eserler vermek iltifata mazhar olmak için yetmiyordu, bi şekilde İslamcılara lagaluga etmek şarttı.