Şamarı öyle yersiniz işte
Muharrem İnce seçimin ardından Erdoğan'ı arayıp tebrik etmek yerine Kılıçdaroğlu gibi "bir diktatörün nesini kutlayacağım ben" deseydi ne olurdu? Kestirmeden cevap vereyim: Her şeyden evvel roller...
Muharrem İnce seçimin ardından Erdoğan'ı arayıp tebrik etmek yerine Kılıçdaroğlu gibi "bir diktatörün nesini kutlayacağım ben" deseydi ne olurdu?
Kestirmeden cevap vereyim: Her şeyden evvel roller değişmiş olurdu.
Yani, Kılıçdaroğlu İnce'nin rolünü oynamaya başlardı.
Mesela, "adam kazandı kardeşim, arada yüzde 22 fark var, neyin peşindesin" derdi.
Bununla da kalmaz kaptırıp giderdi:
"Yendi de yendi, yendi de yendi, yendi de yendi diyordun... Aha işte seni de yendi. Tamam, ben 9 kez yenildim, peki sen kaç kez yenilirsen kendini başarılı sayacaksın..."
Hiçbirini demedi.
Çünkü İnce arayıp Erdoğan'ı tebrik edince, Kılıçdaroğlu da naçar, tabanlarına zerk ettikleri "Erdoğan nefretine" yaslanarak koltuğunu koruma yoluna gitti.
"Koltuk sevdası olanların bu partide yeri yoktur" sözü bunun göstergesi.
Haliyle, CHP yandaşı yazarçizerler isyan etti.
Her seçimde yenildiğin halde koltuğu bırakmıyorsun bir de koltuk sevdasından bahsediyorsun, dediler.
CHP yandaşı bir köşe yazarı da Erdoğan'dan CHP'ye kayyum atamasını rica ederek işin mizahını çıkartmaya çalıştı.
Ama içlerinden hiçbiri Kemal Bey'in o koltuğa "kaset kumpasıyla" nasıl oturtulduğunu sorgulamadı.
Tam aksine, "Gandi Kemal" diye şamata yapmışlardı.
Demem o ki, Kılıçdaroğlu'nu eleştiren CHP yandaşları ondan daha ilkeli değiller.
Mantık derseniz zaten hak getire!
Sağda solda "ad hominem" vakaları gırla gidiyor.
Tipik örneği, Türkiye'nin yıllar yılı boş tartışmalarla enerjisini tükettiğini anlatmaya çalışan Süleyman Dede'ye yoldan geçen "muhalif" kadının, "Sen önce dişlerini fırçalamayı öğren" diye sataşmasıydı.
Zorda kaldıklarında da absürt analojilerle vaziyeti idare etmeye çalışıyorlar.
FETÖ'yü neden arkalıyorsunuz, 15 Temmuz işgal girişimine neden "tiyatro" dediniz, hülasa, FETÖ'nün umudu haline neden geldiniz, diye soruyorsunuz.
Aldığınız cevap şu: Ama siz de vaktiyle birlikteydiniz... cart curt...
Hiç insan yanlış bulduğunu söylediği şeyi yaptığına gerekçe gösterir mi?
Öcalan'ın yakalanmasından sonra ilk sorgulamasını yapan emekli Albay Hasan Atilla Uğur FETÖ'yü şöyle anlatmıştı:
"Evlerine gidiyoruz, kapıda Mustafa Kemal Atatürk posterleri.
Bakıyorsun rakı içiyorlar. Öyle bir takiyye içindeydiler ki, fark edilmeleri çok zordu. İnanılmaz bir örgüttü..."
Ecevit, Demirel ve Özal'ı da "kandırmışlardı." Hatta, Fetullah, "Ecevit'e şefaat edeceğim" demişti.
Aynı şekilde soruyoruz: Silah bırakma sürecindeyken karşı çıkıyormuş gibi yaptığınız PKK, müstevlilerin gölgesinde silaha tekrar sarılınca neden sizi desteklemeye başladı?
Ve siz bu örgütün siyasi ayağını neden Meclis'e soktunuz?
Cevap yine aynı: Siz de vaktiyle, çözüm süreci... cart curt.
Böyle şamata yapınca elinize ne geçiyor?
Her seçimde şamarı yiyip oturuyorsunuz işte.
Kestirmeden cevap vereyim: Her şeyden evvel roller değişmiş olurdu.
Yani, Kılıçdaroğlu İnce'nin rolünü oynamaya başlardı.
Mesela, "adam kazandı kardeşim, arada yüzde 22 fark var, neyin peşindesin" derdi.
Bununla da kalmaz kaptırıp giderdi:
"Yendi de yendi, yendi de yendi, yendi de yendi diyordun... Aha işte seni de yendi. Tamam, ben 9 kez yenildim, peki sen kaç kez yenilirsen kendini başarılı sayacaksın..."
Hiçbirini demedi.
Çünkü İnce arayıp Erdoğan'ı tebrik edince, Kılıçdaroğlu da naçar, tabanlarına zerk ettikleri "Erdoğan nefretine" yaslanarak koltuğunu koruma yoluna gitti.
"Koltuk sevdası olanların bu partide yeri yoktur" sözü bunun göstergesi.
Haliyle, CHP yandaşı yazarçizerler isyan etti.
Her seçimde yenildiğin halde koltuğu bırakmıyorsun bir de koltuk sevdasından bahsediyorsun, dediler.
CHP yandaşı bir köşe yazarı da Erdoğan'dan CHP'ye kayyum atamasını rica ederek işin mizahını çıkartmaya çalıştı.
Ama içlerinden hiçbiri Kemal Bey'in o koltuğa "kaset kumpasıyla" nasıl oturtulduğunu sorgulamadı.
Tam aksine, "Gandi Kemal" diye şamata yapmışlardı.
Demem o ki, Kılıçdaroğlu'nu eleştiren CHP yandaşları ondan daha ilkeli değiller.
Mantık derseniz zaten hak getire!
Sağda solda "ad hominem" vakaları gırla gidiyor.
Tipik örneği, Türkiye'nin yıllar yılı boş tartışmalarla enerjisini tükettiğini anlatmaya çalışan Süleyman Dede'ye yoldan geçen "muhalif" kadının, "Sen önce dişlerini fırçalamayı öğren" diye sataşmasıydı.
Zorda kaldıklarında da absürt analojilerle vaziyeti idare etmeye çalışıyorlar.
FETÖ'yü neden arkalıyorsunuz, 15 Temmuz işgal girişimine neden "tiyatro" dediniz, hülasa, FETÖ'nün umudu haline neden geldiniz, diye soruyorsunuz.
Aldığınız cevap şu: Ama siz de vaktiyle birlikteydiniz... cart curt...
Hiç insan yanlış bulduğunu söylediği şeyi yaptığına gerekçe gösterir mi?
Öcalan'ın yakalanmasından sonra ilk sorgulamasını yapan emekli Albay Hasan Atilla Uğur FETÖ'yü şöyle anlatmıştı:
"Evlerine gidiyoruz, kapıda Mustafa Kemal Atatürk posterleri.
Bakıyorsun rakı içiyorlar. Öyle bir takiyye içindeydiler ki, fark edilmeleri çok zordu. İnanılmaz bir örgüttü..."
Ecevit, Demirel ve Özal'ı da "kandırmışlardı." Hatta, Fetullah, "Ecevit'e şefaat edeceğim" demişti.
Aynı şekilde soruyoruz: Silah bırakma sürecindeyken karşı çıkıyormuş gibi yaptığınız PKK, müstevlilerin gölgesinde silaha tekrar sarılınca neden sizi desteklemeye başladı?
Ve siz bu örgütün siyasi ayağını neden Meclis'e soktunuz?
Cevap yine aynı: Siz de vaktiyle, çözüm süreci... cart curt.
Böyle şamata yapınca elinize ne geçiyor?
Her seçimde şamarı yiyip oturuyorsunuz işte.
Kendi silahını gömdü
23 Kasım 2024 | 309 Okunma
Onlara da yâr etmezmiş
21 Kasım 2024 | 609 Okunma
Bombayı kendisi koydu
20 Kasım 2024 | 646 Okunma
Haksız tartışma bu
19 Kasım 2024 | 911 Okunma
İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla
16 Kasım 2024 | 1.469 Okunma
TÜM YAZILARI