‘Savaşa Hayır’ tabi ki de ‘Sembolik’ neden susuyor?
Hayat rutine bindi felaket sıkıldık, biraz da savaşsak denilebilir mi? Daha doğrusu, normal bir insan böyle der mi? Şimdiye değin "Barış barış da nereye kadar, yetti canımıza" diyen birine hiç...
Hayat rutine bindi felaket sıkıldık, biraz da savaşsak denilebilir mi? Daha doğrusu, normal bir insan böyle der mi?
Şimdiye değin "Barış barış da nereye kadar, yetti canımıza" diyen birine hiç rastlamadım.
Kategorik olarak herkes savaşa hayır der, kimse savaş istemez.
Savaş kan ve gözyaşıdır; trajedidir, sakat kalmaktır; yıkıma viranelere neden olmaktır.
Kim savaşa evet der?
Kim çocuklar yetim kalsın, analar kanlı yaşlar döksün der? Psikopatlar veya silah tüccarlarının dışında, kim?
Gelgelelim...
Türkiye'nin teröre karşı operasyon yapmasını "savaş" kapsamında değerlendirmek "bozgunculuktan" başka bir şey değildir.
Burada illaki "savaş" kelimesi kullanılacaksa da bu terörle savaştır.
Teröre karşı savaşa hayır demek de teröre karşı mücadeledeki azim ve kararlılığı sekteye uğratmak, Mehmetçiği sırtından hançerlemektir.
Unutulmasın ki...
Malum terör örgütüne sınırlarımızda "İkinci İsrail" mesabesinde bir devlet kurması için ABD binlerce TIR silah yardımı yaptı.
ABD şeytani plan gereği DEAŞ'ı gerekçe göstererek son derece sinsi bir şekilde PKK'nın Suriye koluna mevzi / alan açmakla kalmadı, uluslararası toplum nezdinde kafa kesen DEAŞ'a karşı savaşan "seküler güçler" imajı oluşturdu.
Hülasa, DEAŞ'ı tam bir maymuncuk gibi kullandı.
Türkiye'yi de FETÖ'nün MİT kumpasıyla DEAŞ üzerinden mahkum etmeye çalıştılar.
Başaramayınca, 17- 25 Aralık 2013'teki (Kılıçdaroğlu'nun açık seçik şekilde siyasi ayağını oluşturduğu) darbe operasyonu geldi. Onda da başarılı olamayınca, yine Kılıçdaroğlu ve avenesinin "tiyatro" dediği 15 Temmuz işgal girişimi yaşandı.
Binlerce TIR silah yardımı yaptıkları malum örgütle nihai hedefleri, haritalarda gösterdikleri şekilde Türkiye'nin paramparça edilmesiydi.
Türkiye işte bu nedenle "du bakalım n'olcek" demek yerine harekete geçti.
Demem o ki, terör örgütüne karşı yapılan tüm operasyonlar sonuç itibariyle vatan savunmasıdır.
Bu savunmanın Kitab-ı Mübin'de de yeri bellidir. Bu uğurda ölmek de ölümsüzlük yani şehadettir.
Savaşa karşı kategorik olarak karşı çıkmak başka, müstevlilere karşı direnmek veya savaşmak başkadır.
Müstevlilere karşı savaşmak hem haktır hem de şarttır.
Bu toprakları müstevlilere karşı savaşarak yurt edindik. Yurdunu alçaklara uğratmamak için göğsünü siper edenlerin ahfadıyız hepimiz.
Hem "Mustafa Kemal'in Askerleriz" deyip hem de "Savaşa Hayır" diyerek bozgunculuk yapan bedhahlar...
Aynı teraneyi terennüm eden Türkiye'deki Ataklı Can'cıklar, kaçak Can'cıklar, muhaliflerin önde gideni bilumum Fetotürkçüler ve Ortodoks Natotürkçüler şunu iyi bilsinler:
Dün Sakarya Meydan Muharebesi veya Kurtuluş Savaşı veya Çanakkale Savaşı verilirken "Savaşa Hayır" demek nasıl müstevli işbirlikçiliği veya bozgunculuksa, bugün de vatan savunması için terör örgütüne karşı yapılan operasyona "Savaşa Hayır" demek bozgunculuktur.
O değil de sembolik başkan neden susuyor?
"Savaşa Hayır" mı diyor, "kucaklaşalım" mı diyor? Mahut terör örgütünün siyasi ayağına liderlik yapan şahsın görüşlerini çok beğendiğini beyan etmişti şimdi ne diyor?
Sukut ederek kaytaracağını mı düşünüyor?
Madem öyle neden ota (...) konuşuyordun diye sorulursa ne cevap verecek?
Kaz Dağları için Kanada Büyükelçisi'ni aramıştı. Barış Pınarı Harekatı için arayabileceği herhangi bir elçilik falan yok mu?
Arasın da ne kadar "sembolik başkanmış" görelim.