Şimdi AKP düşünsün işte muhteşem ikilinin fotoğrafı
Sizi bilmem ama benim gözüm hep onları aradı; nihayet geçen gün müthiş ikilinin fotoğrafı medyada arzı endam etti.Biri “peşin satan esnaf” gibiydi; diğeri, “ben adam satarım” der gibi. Belki de bana...
Sizi bilmem ama benim gözüm hep onları aradı; nihayet geçen gün müthiş ikilinin fotoğrafı medyada arzı endam etti.
Biri “peşin satan esnaf” gibiydi; diğeri, “ben adam satarım” der gibi. Belki de bana öyle geldi, bilemiyorum, günahlarını almayayım.
Silivri önünde “nöbeti” devralmışlar, önemli olan bu. Artık bundan sonrasını AKP düşünsün, yok öyle.
Kimden mi devralmışlar nöbeti?
Valla en son kim nöbet tutmuştu, oraya bakmak lazım. Doğrusu, ben tam olarak hatırlamıyorum.
Nazlı Ilıcak'tan “Kendine jilet atan adam”a kadar ilgili ilgisiz o kadar insan evladı panayıra koşar gibi mahut nöbete üşüştü ki, Nedim Şener haklı olarak, “nöbet de mundar oldu” deyiverdi.
Nöbeti kimden devraldıkları bir yana da, gerçekten de birbirine çok yakışan müthiş ikili oldular:
Biri, Cemal Paşa'nın torunu, 44'lü; diğeri, Çandarlı Halil Paşa'nın sulbünden, 48'li.
Küçük olanı (yani, yetmişine merdiven dayayanı) ABD Başkan Yardımcısı Biden'dan nöbeti devralmış gibi mağrur, büyük olanı (yani, yetmişini devireni) nöbeti Biden'a devredecek kadar özgüvenliydi.
“Silivri Hatırası” modundaki fotoğrafları, hem birbirlerine çok yakıştıkları hem de “Silivri önünde 40 kaplan gücünde” oldukları duygusunu veriyordu.
İyi ki tek tabanca gitmediler nöbete. Yoksa büyük olanı tek başına, “Sürgün Kral” gibi dururdu orda; küçük olanı “kayıp ilanı” gibi.
Birbirlerini bulmasaydılar, acaba başka kimi bulup ikili oluşturabilirlerdi, diye de düşünmedim değil.
Küçük olanı, Morton Abramowitz veya Şahin Alpay'la, küçük olanı ABD eski büyükelçisi Ricciardone veya Ertuğrul Özkök'le olabilirdi.
Gelgelelim, birbirlerinin yerini asla tutmazdı. Zira, birbirlerinin âdeta mütemmim bir cüzü gibiler.
Medyada başka bir ikili yok böyle. Sinemada, en meşhur ikililerden Zeki Alasya – Metin Akpınar, yeni yetmelerden Ahmet Kural-Murat Cemcir falan var. Yabancılardan da Laurel ve Hardy, bir de Yavru ile Katip vardı.
Bu ikililerden, biraz zorlarsak, Yavru ile Katip, çağrışım bakımından örnek verilebilir belki; lakin bizimkilerin ikisi de kurnaz. Malumunuz, Yavru (Franco Franchi) saf, Katip (Ciccio Ingrassia) kurnazdı.
Bi saniye yahu, aslında bizimkilerden küçük olanı da biraz saf değil mi?
En azından büyük olanı gibi konjonktür değiştiğinde, “Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” şeklinde bir “itirafname” marifetiyle meşruiyet arama yoluna tevessül etmez
Ne mi yapar?
Konjonktür değişse de hiçbir şey değişmemiş gibi (sanki bugün söyledikleriyle dün söyledikleri taban tabana zıt değilmiş gibi) yoluna devam eder.