Vay hâllerine!
İkindinin son demleriydi, yani, henüz akşam olmamıştı. Rahmetli Akif Emre telefonla evi aramış, beni sormuştu. Çok yorgundum, biraz dinleneyim düşüncesiyle başımı yastığa koyar koymaz...
İkindinin son demleriydi, yani, henüz akşam olmamıştı. Rahmetli Akif Emre telefonla evi aramış, beni sormuştu.
Çok yorgundum, biraz dinleneyim düşüncesiyle başımı yastığa koyar koymaz sızmıştım.
Büyük oğlum "Babam uyuyor!.." cevabını verince, Akif abim, "Köprüde bir hareketlilik var, babanı uyandır..." demişti.
Oğlum "Köprüde hareketlilik..." ifadesine hiçbir anlam yüklemediği için kendisine söyleneni gayet sakin bir şekilde aktarmıştı.
Yatağımdan şöyle bir doğrulmuş ve "Fetullahçılar galiba darbe yapıyor..." demiştim.
Oğlum büyüyen gözlerle bakakalmıştı... Hiçbir şeye bakmadan, hiç kimseye sormadan, dahası uykudan uyanır uyanmaz (sanki rüyada görmüşçesine) şappadak böylesi bir tahminde bulunmama şaşırmıştı.
Ki, verdiği haber sadece "Köprüde bir hareketlilik var" demekten ibaretti.
Hangi köprü olduğu bile belirtilmiş değildi.
Ne ki köprüyü tahmin etmek güç değildi. Akif abimin çalıştığı işyeri o zamanki adıyla Boğaziçi Köprüsü'ne göz mesafesindeydi. Demek gördüğünü söylüyordu.
Peki "hareketlilik" dediği ne menem bir şeydi?
Onu da tahmin etmek zor değildi. Her şeyden evvel...