Kafes
Bu bayram sabahı yine çocukluğuma uyandım. Hemen evdekileri uyandırıp abdest almak için banyoya gittim. Banyoda aynaya bakarken, yüzümde bayram sabahına hiç yakışmayacak bir yorgunluk fark ettim. Diğer sabahlardan...
Bu bayram sabahı yine çocukluğuma uyandım. Hemen evdekileri uyandırıp abdest almak için banyoya gittim. Banyoda aynaya bakarken, yüzümde bayram sabahına hiç yakışmayacak bir yorgunluk fark ettim. Diğer sabahlardan farklı bir yüz görmeye çalışsam da beceremedim.
Yüzümdeki ifadede bir donukluk, içimdeki bayram sevincinde garip bir burukluk vardı.
Nasıl anlatsam bu duyguyu bilemiyorum… Hani bazen mükellef bir sofraya çok aç olmadan oturur ve “Keşke öncesinde bir şeyler atıştırmasaydım” diye pişmanlık yaşarız… Veya lisede çok samimi olduğumuz bir arkadaşla yeniden buluşuruz ama muhabbet eskiden olduğu gibi akmaz…
İşte öyle bir tokluk, boşluk ve hayal kırıklığına benzer bir his vardı içimde.
Namazda hocayı dinlerken son yıllarda yaşadığım bu durumu düşündüm.
Niye böyleyim ben? Çocukluk albümlerimde neşeyle kıpırdanan bayram sevinci şimdi niçin böyle yorgun? Çocukların yüzündeki aydınlık gülümseme niçin benim yüzümde gölgeleniyor?
Ben bu sorularla boğuşurken kulağıma vaazdan bir cümle çalındı. Hoca şöyle diyordu; “Enes...