İran’la nükleer anlaşmanın anlamı
Ve nihayet anlaştılar...P5+1 grubu ile İran Dışişleri Bakanlarının 22 ay süren nükleer görüşmeler sürecinin son 17 gününde geceli gündüzlü yaptıkları çetin pazarlık, toplam 180...
Ve nihayet anlaştılar...
P5+1 grubu ile İran Dışişleri Bakanlarının 22 ay süren nükleer görüşmeler sürecinin son 17 gününde geceli gündüzlü yaptıkları çetin pazarlık, toplam 180 sayfalık bir belgeye attıkları imzalarla noktalandı.
Bu tarihi anlaşma, her şeyden önce, diplomasinin bir zaferidir. Nükleer kriz nedeniyle çatışmanın eşiğine gelen ülkeler, uzun müzakerelerde gösterdikleri kararlılık ve sabırla, en kritik uluslararası sorunların üzerinde uzlaşmanın mümkün olduğunu gözlerin önüne serdiler.
Bu anlaşma ile ilk kez bir devlet nükleer silah üretmeye yönelik herhangi bir çalışma yapmayacağını taahhüt ediyor. İran gibi yıllar boyunca Batı’ya ve dünyaya meydan okuyan bir ülkenin böyle bir angajmana girmeye razı olması, önemli bir olay. Tabii böylece rahat bir nefes alan dünya için de...
İran bu tavizi, çok önemsediği bir şart karşılığında verdi: O da ülkenin belini büken ekonomik ambargonun (yani yaptırımların) kaldırılması... Viyana’da imzalanan anlaşma İran’ın nükleer silah yeteneğini geliştirmekten vazgeçmesi ile, ona karşı uygulanan mali ve ticari kısıtlamalar arasında bir denge kuruyor.
Kazan-kazan dengesi
Bu bağlamda anlaşma, diplomatik deyimiyle, bir “kazan-kazan” dengesi de oluşturuyor. Nitekim bütün resmi ağızlar, mutabakatın “kazan-kazan” anlayışı ile sağlandığını -yani bundan tüm tarafların kazançlı çıktığını- belirtiyorlar.
Aslında bu anlaşmanın kapsamı, İran’ın nükleer silah kapasitesi meselesini de aşıyor ve uluslararası ilişkilerin geleceğini de içeriyor.