Sınırsız terör
Dünyanın üç kıtasında geçen hafta gerçekleşen “kanlı cuma”, IŞİD kaynaklı terörün hiç sınır tanımadığını gözlerin önüne serdi. IŞİD bu...
Dünyanın üç kıtasında geçen hafta gerçekleşen “kanlı cuma”, IŞİD kaynaklı terörün hiç sınır tanımadığını gözlerin önüne serdi.
IŞİD bu eylemleriyle dünyanın çeşitli yerlerine ulaşacak kapasitede olduğunu kanıtladığı gibi, hedeflerinin çok farklı olduğunu -ve böylece küresel bir tehdit oluşturduğunu da- göstermiş oldu.
Geçen cuma günkü hedeflerden biri Müslüman bir ülke olan Tunus’un Sus kentindeki yabancı turistlerdi. Diğer bir hedef gene Müslüman bir ülke olan Kuveyt’te, azınlıktaki Şiilere ait bir camiydi (hem de ramazanda). Nihayet üçüncü hedef de nüfusunun büyük kısmı Hıristiyan olan Fransa’da, Lyon kenti yakınlarındaki bir sanayi tesisiydi...
Saldırıları -ve kafa kesme gibi vahşetleri- daha çok Irak ve Suriye’de görülen IŞİD’in son zamanlarda eylemlerini giderek dünya çapında yayması artık herkes için bir kâbus oluyor. Bu korkunun bir nedeni de hangi ülkede, kimin saldırılara hedef olacağının kestirilememesidir.
Amaç ne?
IŞİD’in bu stratejiyi uygularken, benimsediği ideolojik bir inanç ve belirlediği bir amaç var tabii. Örgüt Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada halifelik -ve kendi koyduğu adıyla bir İslam devleti- kurmak istiyor. IŞİD mensuplarının koyu dinci inançları, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları (başta Şiiler) olduğu kadar, diğer dinlere mensup olanları (bu arada Hıristiyanları da) düşman olarak görüyor.
Kısa zamanda El Kaide gibi uluslararası bir harekete dönüşen IŞİD’in en önemli özelliklerinden biri de bir nevi “franchise” sistemiyle çalışmasıdır. Yani örgütün başında bir lider ve yönetici kadrosu var. Ama çeşitli ülkelerde kurulan örgütün “şube”leri, belirli bir özerklik içinde çalışıyorlar. Tabii IŞİD’in disiplini içinde...