Çılgın maç...
Çok uzun zamandır hiçbir derbide böyle “çılgın“ bir başlangıç görmedim... Hem Galatasaray, hem Beşiktaş “ya hep ya hiç“ diye oynamaya başladı... Beşiktaş “fırsat...
Çok uzun zamandır hiçbir derbide böyle “çılgın“ bir başlangıç görmedim... Hem Galatasaray, hem Beşiktaş “ya hep ya hiç“ diye oynamaya başladı... Beşiktaş “fırsat bu fırsattır“ diye, yorgun bulacağını sandığı Galatasaray‘ın üstüne gitti... Ama Galatasaray‘da maç yorgunluğundan, yol yorgunluğundan eser yoktu... Bir Beşiktaş geldi, bir Galatasaray... Savunmalarında oyalanmadan, orta alanlarında fazla dolanmadan, kestirmeden, rakip kaleye gitmeye çalıştılar... Beşiktaş, Rosier ile yokladı... Omar, tam çizgi üstünden akıllara zarar bir top çıkardı... Kaleci Pena gene bir mucize kurtarışa imza attı... İlk yarının sonraki dakikaları Galatasaray‘ın oldu... Önce Kerem yokladı, kaleci Ersin topu karşıladı... Mustafa‘nın kafa vuruşu kılpayı dışarı gitti... Galatasaray hızıyla, hırsıyla Beşiktaş kalesini deli dalgalar gibi dövmeye başladı... Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en hızlı, en çabuk oyuncularından biri olan Kerem, Rosier her Galatasaray atağında içeri girince, sol kenarda istediği boş alanları o kadar çok buldu ki... Nitekim Kerem ilk golde topla buluşup vuruşunu yaparken, Rosier başta, Beşiktaş savunmasından tek adam Kerem‘in yanında yoktu... Ben diyeyim 5 metre, siz deyin 10 metre...