Golcün olsun yeter...
Galatasaray belki de son yılların en “cüretkar“ onbiriyle maça başladı… Önde golle “akraba“ yaşayan Seferovic… Hemen arkasında süper üçlü; sağ kenarda geçen sezonu 8 golle kapatan...
Galatasaray belki de son yılların en “cüretkar“ onbiriyle maça başladı… Önde golle “akraba“ yaşayan Seferovic… Hemen arkasında süper üçlü; sağ kenarda geçen sezonu 8 golle kapatan Yunus Akgün, sol kenarda geride kalan sezonun 10 gollü ismi Kerem Aktürkoğlu, ortalarında gene 10 gollü Emre Akbaba...Galatasaray’ın önde oynayan bu dörtlüsünün gol atmadan bu maçı bitirmesi önce yetenekleri, sonra futbolun doğal akışı ile örtüşmezdi… Nitekim; daha 14. dakikada Emre Akbaba, kendini inkar edip, topu dışarı atmasa, 21’de Van Aanholt’un füzesini kaleci Boffin karşılamasa, 31’de Yunus’un yarattığı pozisyonda Boffin bir kez daha sahne almasa, nihayet Kerem’in 38’de direkte patlayan şutu, ağları bulsa, Galatasaray daha ilk yarının bitiminde beklediğinden fazlasıyla içeri girerdi...Ancaaak… Yaşattığı kadar kendi kalesinde de büyük tehlikeler yaşadı Galatasaray... Muslera, biri kendisinin neden olduğu penaltı, çok önemli üç kurtarış yaptı...Penaltı demişken; Adriano ne kadar “laubali“ kullandı... Muslera’ya penaltı atıyorsun, lunaparkta gazozuna atmıyorsun… Penaltıda, Galatasaray kalesinin yaşadığı ilk tehlikede Haji Wright gibi çok da çabuk olmayan bir futbolcuyu Sacha Boey nasıl yakalayamadı...