İki il için “Olağanüstü hal”
Silahlanmalarına, mühimmat yığınaklarına, şehir örgütlenmelerine göz yumulan terör örgütü...
Silahlanmalarına, mühimmat yığınaklarına, şehir örgütlenmelerine göz yumulan terör örgütü, haziran ayından bu yana 250’den fazla askerimizi, polisimizi şehit etti. Olaylarda hayatını kaybeden yurttaş sayısını açıkçası bilen yok. Çatışmaların yoğun olduğu Sur, Cizre ve Silopi’de bugüne kadar 720 civarında teröristin öldürüldüğü Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklandı. Daha fazlasını söylemeyelim de 700’ü aşkın terörist bu ilçede yerleşene kadar ilgili birimler Allah aşkına neyle meşguldü?
Başlangıçta, bu ilçeleri sadece polis özel harekat timleriyle temizleyeceğini sanan İçişleri Bakanlığı, askerliğini bile yapmayan polislerle mesafe alınacağını sanmakla yanıldı. Açıkçası askerimizin de, polisimizin de meskun mahalde çatışma deneyimi yok. Dağda son derece başarılı olan güvenlik güçlerimizin, kentlerde karşılarına çıkan bir başka zorluk da sivil yurttaşların hayatını kaybetmemesi için özenli davranmaları…
Güneydoğu’da terörle mücadele amacıyla oluşturulan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde de bulunan emekli Korgeneral Altay Tokat, AKP hükümetinin
“Analar Ağlamasın” sloganı örtüsünde terör örgütüyle müzakereye geçmesi, örgütün tuzaklarına düşmeler ve dış politikada çok sayıda yapılan yanlış ve eksiklikler yüzünden ülkemizin “Bölünme” ya da “Bedeli çok artmış olan mücadele alternatifleri” ile karşı karşıya kaldığı görüşünde…
Tokat, sohbetimizde “Gerçek böyle olmasına karşın, çakma terör uzmanları ‘1990’lı yıllara dönüyoruz’ gibi saçma açıklamalar yapıyor. 1990’lı yıllarda askeri gören teröristler arkalarına bakmadan kaçardı ve korkardı. Bugün sokak muharebesi yapıyor” diyor.
Hele şükür ki geç de olsa bölücü örgütle mücadele başlatıldı. Bugün çok sayıda askerimiz, polisimiz şehit ediliyorsa, bir dönem “Bakın ne güzel şehitler gelmiyor” diyenlerin terörle mücadeleyi bırakmaları, örgütün güçlenmesine seyirci kalmalarından kaynaklanıyor. Sahi, bunlardan hesap sorulmayacak mı? Bugün onca şehit verilmesinin bir numaralı sorumluları operasyonlara izin vermeyen valiler ve onlara bu talimatı veren hükümet yetkilileridir.
Konuştuğum askeri yetkili, “Bu mücadele örgütün kayıtsız-şartsız silah bırakmasına kadar devam ettirilmelidir. Mücadeleyi sulandıranlara, örgüte destek verdikleri belgelenenlere karşı yasal yaptırımlar uygulanmalı. Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin’de örgütün hazırladıkları mevziler, sığınaklar, irtibat hendekleri de hükümetle ‘müzakere döneminde’
PKK’nın büyüdüğünü, azgınlaştığını ortaya koyuyor. Hâlâ birileri mevzilere ‘hendek’ diyerek işi hafifletiyor” görüşünde…