O imzaya tepki gösterdik ve bildiriden çıkarttık
Ruhban okulunun açılması için planlı bir biçimde yılmadan mücadele veren, “Ekümenik” unvanı almak isteyen Fener Rum Patrikhanesi yine gündemde.
Ruhban okulunun açılması için planlı bir biçimde yılmadan mücadele veren, “Ekümenik” unvanı almak isteyen Fener Rum Patrikhanesi yine gündemde. Ruhban okulu ha açıldı, ha açılacak... Gündeme getirenler de yabancılardan çok kendi içimizdekiler. O yüzden tarihçilerimize, bilim insanlarımıza çok önemli görevler düşüyor.
Güvenlik birimleri tarafından hazırlanan daha önce basılıp ilgili birimlere gönderilen “Fener Rum Patrikhanesi” kitapçığında, ilginç bilgiler ve iddialar yer alıyor. Patrikhanenin “Vatikan modeli dini bir devlet” kurma gayreti içinde olduğu belirtiliyor. Lozan Antlaşması’na göre Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler, 1925 tarihli Türk-Bulgar Dostluk anlaşmasına göre de Hıristiyan Bulgarlar azınlık olarak kabul edilmiş. Azınlıkların belirlenmesinde dini mensubiyet esas kriter olarak alınmış.
ATANAN BİR MEMUR STATÜSÜNDE
Azınlıklara verilen haklar Lozan Antlaşması’nın 37. ve 45. maddelerinde düzenlenmiş. Patrikhane meselesi görüşülmesine rağmen bir Türk kurumu olarak kabul edildiğinden, bu konuda antlaşmada herhangi bir düzenleme yer almıyor. İngiltere ve Yunanistan’ın ortak taahhütleri ile patrikhanenin Türkiye’de kalmasına izin verilmiş.
Lozan Barış Antlaşması müzakereleri sırasında, Rum Ortodoks Kilisesi’nin reisi olan patriğin, Türk Hükümeti tarafından atanan bir memur statüsünde, patrikhanenin de dini bir müessese olarak İstanbul’da kalması görüşü benimsenmiş. Yani Lozan’da belirlenen statüye göre Fener Patrikhanesi, siyasi ve idari görev imtiyazları bulunmayan, sadece İstanbul’daki Rum azınlığa yönelik dini faaliyet gösteren, Türk yasalarına tabii, dini bir kuruluş. Bu nedenle “Ekümeniklik” vasfı taşımayan Patrikhanenin tüzel kişiliği de bulunmuyor.