Onlar el etek öperken…
Bazı dönemlerde korku rüzgarları estirilir, toplum sindirilmeye çalışılır. Bunu son yıllarda hep yaşadık, yaşıyoruz. Açıkçası bazen yüreğimiz “pır pır” etse de her zaman...
Bazı dönemlerde korku rüzgarları estirilir, toplum sindirilmeye çalışılır. Bunu son yıllarda hep yaşadık, yaşıyoruz. Açıkçası bazen yüreğimiz “pır pır” etse de her zaman hakikati aradık, sözümüz sözdür, hep aynı şekilde devam edeceğiz. “Gizli tanıklar”, “itirafçılar”la insanların hayatlarının söndürüldüğünü her dönem gündeme getiriyor, “tek başına dikkate alınmaması” mutlaka bunların diğer tanıklarla, belgelerle desteklenmesi gerektiğini son yıllardaki bütün soruşturma ve davalarda vurguladık. Ne mi oldu? Artık geldiğimiz nokta ülkemizde gazetecilik yapmak da suç haline geldi. Meslektaşlarımız, geçmişte Cumhurbaşkanının, başbakanın tatil yaptığı yerleri nasıl bulduğunu anlatırlar. 15 Temmuz'da bulunduğu yeri de, Cumhurbaşkanın halkı sokağa çıkmaya çağıran açıklamasını da değerli meslektaşımız Gökmen Ulu yazmıştı. Türkiye'deki bütün gazetecileri çağırsınlar, böyle bir haberi “hayır ben yazmam” diyen gazeteci çıkar mı acaba? CUMHURBAŞKANI'NI ZORA SOKMAK İÇİN Söz yargıdan açılınca değerli bir yüksek yargı mensubundan duyduğum “İstediğiniz kadar güçlü ordulara, en zengin ve güçlü ekonomiye, sahip olun. Adalet sisteminiz güven vermiyorsa, adaletiniz mutlak anlamda tarafsız ve saygın değilse, o ülke huzur içinde olamaz, büyümez, uzun vadede ayakta kalamaz” diyor. Açıkçası hukuk varsa uygar bir toplumsun. Parası olan değil, adaleti olan devlet büyük devlettir. Hukuk da basının güvencesidir” sözleri anımsarım. Halen görevde bulunan başka bir yüksek yargıç, yürütülen operasyon için “FETÖ/PDY üyesi olmamakla birlikte bu örgüt adına suç işlemek iddiasıyla SÖZCÜ Gazetesi'ne operasyon yapılıyorsa, tüm AKP'lilere, bürokratlara, siyasilere de operasyon düzenlenmeli. Bu operasyonu yapanlar, belki Cumhurbaşkanını zor durumda bırakmak, onu totaliter bir lider, demokrasi karşıtı imajını vermek için yapmasınlar? Okuyucusu olduğum SÖZCÜ Gazetesi'ne uyduruk gerekçelerle yapılan demokrasi dışı baskılama, susturma gayretleri boşuna” diyor. Adalet Bakanlığı'ndaki görevi sırasında “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”yla ödüllendirilen kısa süre önce Yargıtay 6. Dairesi Üyeliği'nden emekliye ayrılan Ali Suat Ertosun'dan bir ileti geldi. Cumhurbaşkanının bulunduğu otelin haber yapılmasının dünyanın her yerinde haber niteliğinde olduğunu anımsatıyor ve olaylara şu yorumu getiriyor: “Yapılan, ülkemizdeki tüm muhalif unsurların susturulmasıdır. Soruşturmalar, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yapılanmasına karşı olmaktan çıkmış, kaynatılan ‘Cadı Kazanı'nda muhalefetin tasfiyesine gelmiştir. Avrupa Parlamentosu Başkanı Kati Piri'nin söylemiyle, ‘Eleştirel gazetecilik terörizmle eşit görülmektedir.' Yapılanlar, halkın haber alma hakkının engellenmesidir. Türkiye'miz, maalesef korku ve yasaklar ülkesi hâline getirilmiştir.”