Sınır boyunda bir insan öyküsü
Bu kez memleketin doğusundayım. Anadolu’da ekin hasadının sonuna gelinmişken, Ardahan’da yoncanın, çayırın, buğdayın, arpanın yeşili ve renk renk çiçekler birbirine karışmış.
Bu kez memleketin doğusundayım. Anadolu’da ekin hasadının sonuna gelinmişken, Ardahan’da yoncanın, çayırın, buğdayın, arpanın yeşili ve renk renk çiçekler birbirine karışmış. Ekinlerin biçilmesi ağustos ayını buluyor. Anadolu’nun bozkırlarında otlar sararmışken, buralarda yemyeşil tepelerde yüzlerce sığır otluyor. Karınları doymuş inekler akşam saatine doğru ağır ağır köye doğru ilerliyor. Her inek, ahırının yerini biliyor ve oraya geliyor. Sütü sağıldıktan, yavrusu emzirildikten sonra inekler yeniden sığıra katılıyor ve akşam karanlığında yeniden otlatmaya götürülüyor.
Sazlısu köyünün suyu bol. İnekler derelerde suyunu içiyor, kazlar yeşillikler içinde dolaşıyor, Köyün girişinde taş binalar yükselmiş. Otel, lokanta, konferans salonu, tandırlık, müze. Çoğu insanımız doğduğu yeri unutmaz. Hacettepe Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Bayraktar da unutmamış ve milyonlarca lira harcayıp köyüne bir kilometre uzaklıkta taş konak yaptırmış. Gelen misafirleri; “Bir de otel yaptırsan da gönül rahatlığıyla gelsek” demiş. O da oteli yaptırmış. Geniş bir alanda yapılan otelde doğayla iç içe oluyorsunuz. Tavuklar, koyunlar, köpekler için de ayrı bir bölüm var. Oralara gidip de hengel (mantı), kaz etli hengel, kavurma, kete, kaşar, Çıldır balığı yenilmeden de dönülmez.