Afrin’de ABD’ye düşen bir görev var
Türkiye’nin AFRİN’de de karşısına çıkan PKK uzantısı PYD/YPG kaynaklı sorunun temelinde, ABD’nin Kuzey Suriyeli Kürtler arasında önemli bir tabanı bulunan bu örgütle kurduğu stratejik...
Türkiye’nin AFRİN’de de karşısına çıkan PKK uzantısı PYD/YPG kaynaklı sorunun temelinde, ABD’nin Kuzey Suriyeli Kürtler arasında önemli bir tabanı bulunan bu örgütle kurduğu stratejik ortaklık kilit bir rol oynuyor.
Irak ve ardından Suriye’de de ortaya çıkan DEAŞ tehdidinin bertaraf edilmesi ihtiyacı, kabul edelim ki, hem bölge hem de dünya barışı için vazgeçilmez bir zorunluluktu. ABD, bu tehdide karşılık verirken Kuzey Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) askeri kanadı olan Halk Koruma Birlikleri (YPG) seçeneğine yönelmiştir.
Bu yönelişin nedenleri ayrı bir değerlendirmenin konusudur. Ancak bir an için ABD’nin kendi askerlerini Suriye’de sahaya sürmek istemediği için YPG ile işbirliğini tek çare olarak gördüğünü varsayalım. Bu durumda ABD’nin atması gereken ikinci bir adım vardı: İşbirliği için elinden tuttuğu yeni ortağının kimliğinden ve sicilinden kaynaklanabilecek sorunların idraki içinde davranarak, yarım asırdan fazla bir zamandır müttefiki olan Türkiye’nin bu konudaki kaygılarına kulak vermek...
Bunun için ABD’nin YPG’nin arkasındaki siyasi yapı olan PYD’nin içtüzüğüne bakması yeterli olurdu. İçtüzüğün parti üyeliğini düzenleyen üçüncü maddesinde parti üyesinin görevleri sıralanırken birinci görev şöyle anlatılıyor: “Lider Abdullah Öcalan’ın ve Kürt halkının değerleriyle gurur duymak, onlara bağlı olmak ve lideri esaretten özgürleştirmek için mücadele etmek...”
Bir başka anlatımla, ABD, YPG ile işbirliğine girerken Öcalan’a sadakati ana felsefe olarak benimsemiş bir yapının elinden tuttuğunu biliyordu. Üstelik ABD, PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyordu.
*
Bu noktada ABD’nin önünde iki seçenek vardı. Birinci seçenek, DEAŞ’a karşı girilen askeri işbirliği karşısında YPG’ye ‘açık çek’ vererek, örgütü serbest bırakmaktı, Türkiye’yi kızdırmak pahasına...