AYM Başkanı Prof. Arslan’ın son konuşmasında bir Hazreti Süleyman kıssası…
Hürriyet yazarı Sedat Ergin bu hafta 'AYM Başkanı Prof. Arslan’ın son konuşmasında bir Hazreti Süleyman kıssası…' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Prof. Zühtü Arslan, “törenin kendisi açısından ayrı bir anlamı olduğunu” belirterek başladı dünkü konuşmasına.
Prof. Arslan, AYM’nin büyük toplantı salonunun kürsüsünde konuşmasını yaparken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş hemen karşısında en ön sırada kendisini dinlemekteydiler.
Tören Danıştay kontenjanından AYM üyeliğine seçilen Yılmaz Akçil’in ant içmesi vesilesiyle düzenlenmişti.
Prof. Arslan, “Sayın Akçil cübbesini giydireceğim son üyemiz olacak” dedi.
ARSLAN’IN MAHKEMEDEKİ SON KONUŞMASI
Yılmaz Akçil, Prof. Arslan’ın AYM üyesi olarak cübbesini giydirdiği 10’uncu üyeydi. AYM Başkanlığına 10 Şubat 2015 tarihinde seçildikten sonra bugün mahkemede görev yapmakta olan 15 üyenin üçte ikisinde bu geleneği Başkan sıfatıyla Prof. Arslan yerine getirmişti.
Prof. Arslan, hemen ardından “Ettiğimiz yemine, giydiğimiz cübbeye ve yerine getirdiğimiz göreve dair görüşlerimi son kez sizlerle paylaşmaya çalışacağım” diye konuştu.
Önümüzdeki 20 Nisan’da Prof. Arslan’ın mahkemedeki 12 yıllık görev süresi bitiyor. Konuşmasındaki bu ifadeden, dünkü hitabının AYM Başkanı kimliğiyle Türk kamuoyuna seslendiği “son konuşma” olduğunu anladık.
Tabii hem son konuşması olması, hem de TBMM’de milletvekilliği düşürülen Can Atalay ile ilgili AYM kararlarının uygulanmaması sonucu ortaya çıkan anayasa krizi nedeniyle, Prof. Arslan’ın dün vereceği mesajlar ayrı bir önem kazanıyordu.
DERVİŞ İLE YARALI KUŞUN HİKÂYESİ
Bu mesajlar beklenirken, önce yargıçların cübbeleri konusunda önemli bir sembolizm içeren bir kıssa anlattı Prof. Arslan. Bu, Hazreti Süleyman, yaralı kuş ve bir derviş arasında geçen bir kıssaydı.
Öykü şöyledir: Yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a giderek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hazreti Süleyman, hemen dervişi çağırır ve yargılamaya başlar. Derviş, kuşu avlamak istediğini, ancak kuşun kaçmadığını, teslim olacağını düşündüğü için de üzerine atladığını anlatır ve “bu esnada kanadı kırıldı” der.
Müşteki durumundaki kuş, bu sözlere hemen itiraz eder ve şöyle der: “Avcı olsa hemen kaçardım. Onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Derviş olan birinden bana zarar gelmez diye düşündüm.”