Bilim, akademik kriterler zayıflatılarak ileri götürülebilir mi?
BAZI akademik unvanların kazanılmasına ilişkin önkoşulların değiştirilmesini öngören yasa teklifi TBMM’den, ne yazık ki, hem akademik çevrelerde hem de kamuoyunda yeterince tartışılmadan geçiyor. TBMM...
BAZI akademik unvanların kazanılmasına ilişkin önkoşulların değiştirilmesini öngören yasa teklifi TBMM’den, ne yazık ki, hem akademik çevrelerde hem de kamuoyunda yeterince tartışılmadan geçiyor.
TBMM Genel Kurulu’nda önceki gece yapılan görüşmelerde toplam 36 maddelik yasa teklifinin en kritik düzenlemeleri de içeren ilk sekiz maddesi geçti. Dün bu yazıyı tamamladığım sırada TBMM’de teklifin kalan maddelerinin görüşülmesine başlanmıştı.
Teklifin getirdiği en önemli değişikliklerden biri ‘yardımcı doçent’ unvanının kaldırılarak, bunun yerine ‘doktor öğretim üyesi’ unvanının getirilmesi. Önemli bir başka değişiklik, bu unvanı kazanacak akademisyenler için mevcut YÖK Yasası’nda bulunan ‘Yabancı dil sınavını başarmak’ koşulunun yeni teklifte olduğu gibi kaldırılmış olmasıdır. Böylelikle, yabancı dil bilmeden kolaylıkla öğretim üyeliğine başlanabilecektir.
Bunu tamamlayan bir başka düzenleme, doçent olabilmek için yabancı dil yeterliliğinin aşağı çekilmiş olmasıdır. Mevcut uygulamada doçent olabilmek için 65 puan almak gerekirken, yeni düzenlemeyle bu kriter 55 puana düşürülüyor.
Bir diğer dikkat çekici konu, doçent olabilmek için profesörlerden oluşan bir jürinin karşısında sınava çıkma yükümlülüğünün de kaldırılmasıdır. Bunun yerine, Üniversitelerarası Kurul tarafından ilgili bilim dalında oluşturulan beş kişilik bir jüri, doçentlik adayının yayınlarını inceleyerek bu unvanın verilip verilmemesine karar verecektir.
TBMM’deki görüşmelerde de muhalefetin en çok üzerinde durduğu konulardan biri bu değişikliği konu almıştır. CHP’li üyeler, doçent adayını görmeden rapor yazma ve değerlendirme yönteminin özellikle intihal olayları ve yayınların başkaları tarafından hazırlanması ihtimallerini arttırabileceği yönünde çekince belirtmiştir.