İdlib yollarında Batı ile buluşmak
BİRLEŞMİŞ Milletler Güvenlik Konseyi’nin dört gün arayla İdlib’i görüşmek üzere iki kez toplanması, Hatay sınırına doğru yaklaşan krizin dünyanın bir numaralı meselesi haline...
BİRLEŞMİŞ Milletler Güvenlik Konseyi’nin dört gün arayla İdlib’i görüşmek üzere iki kez toplanması, Hatay sınırına doğru yaklaşan krizin dünyanın bir numaralı meselesi haline gelmekte olduğunun –ya da geldiğinin- en açık göstergelerinden biri.
Konunun İdlib olması, Türkiye’yi ve aynı zamanda Rusya ve İran’la birlikte ortağı olduğu Astana sürecini de uluslararası alanda bütün projektörlerin altına sokuyor. Nitekim BM Güvenlik Konseyi’nin önceki gün Tahran’daki üçlü zirvenin sonuçlarını değerlendirmek üzere yaptığı oturuma damgasını vuran başlıklardan biri, Astana sürecinin başarısı-başarısızlığı tartışmasıydı.
ABD’nin BM Temsilcisi Büyükelçi Nikki Haley, Tahran zirvesinde Türkiye’nin ateşkes çağrısının Rusya ve İran tarafından reddedildiğine dikkat çektikten sonra “Rusya, İran ve Esad, İdlib’i yıkıyorlar ve bizden de bu durumu barış olarak adlandırmamızı istiyorlar. İşte gerçek: Astana başarısızlığa uğramıştır, şiddeti durdurmakta ve siyasi bir çözümü ortaya çıkarmakta başarısız olmuştur.” diye konuştu Güvenlik Konseyi’nde.
*
İdlib üzerinde yürüyen bütün bu tartışmaların ortaya çıkardığı önemli bir dizi yöneliş söz konusu. Birincisi, İdlib’de büyük bir insani felaketin önlenmesi için herkes öncelikle Türkiye, Rusya ve İran’a bakıyor.
Nitekim, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, önceki gün Güvenlik Konseyi’ndeki görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada “Suriye’de topyekûn bir savaştan kaçınılması elzemdir. Bunun önlenememesi, kana batmış Suriye savaşında bugüne dek görülmemiş ölçülerde bir insani kâbusa yol açacaktır” uyarısında bulunarak, şöyle seslendi:
“Doğrudan ya da dolaylı olarak meseleye dahil olan bütün taraflara, özellikle de (İdlib) gerilimi düşürme bölgesinin üç garantörü Rusya, İran, Türkiye’ye çağrıda bulunuyorum: Sivilleri koruyacak çözümler bulmak için hiçbir fırsatı boşa çıkarmayın. Temel hizmetleri ve hastaneleri koruyun, uluslararası insani hukuka tam saygı gösterilmesini sağlayın...”