Irak’ta Mukteda El Sadr ile diyaloğa hazır mıyız
ABD’de dönemin başkanı George Bush’u “Demokrasi de getireceğiz” diyerek, Irak’ı işgale ikna eden Neocon ekip, günün birinde ABD’ye karşı savaşmış bir Şii din adamı ile komünistlerin...
ABD’de dönemin başkanı George Bush’u “Demokrasi de getireceğiz” diyerek, Irak’ı işgale ikna eden Neocon ekip, günün birinde ABD’ye karşı savaşmış bir Şii din adamı ile komünistlerin kurduğu bir ittifakın sandıktan birinci çıkacağını bilseydi, sizce bu ülke için yine demokrasi talebinde bulunur muydu?
Türkiye kendi seçim gündemine ve doların yükselişine kilitlenirken, güney komşumuz Irak’ta 12 Mayıs’ta yapılan seçimler bu ülkede siyasi dengeleri altüst eden, bir bu kadar önemlisi ABD-İran gerginliğinin tırmandığı bir dönemde bölgede yaşanan güç çekişmesini ve kurulu ittifakları da etkileyebilecek son derece çarpıcı bir sonuçla kapandı.
Geçen hafta sonunda ilan edilen resmi sonuçlara göre sandıktan 54 milletvekiliyle birinci çıkan grup, Şii dini lider Mukteda El Sadr’ın (44) komünistlerle ve liberallerle birlikte kurduğu ‘Reform İçin Devrimciler İttifakı’ oldu. Bu ittifakın başarısının arkasında Irak’ta artık dizginlenemez hale gelen yolsuzlukların ve kurumsal çöküşün geniş halk kitlelerinde yol açtığı tepkiler yatıyor. Sadr’ın seçim programının ana unsurlarından biri okul ve hastane inşa etme vaadi oldu.
*
Sandıktan Sadr’ın önde çıkması ABD açısından büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü Sadr, 2003 işgali sonrasında başında bulunduğu ‘Mehdi Ordusu’ adlı milis örgütü ile ülkedeki ABD ordusuna karşı savaşmış bir aktör. Ülkedeki yabancı güçlerin gitmesi Sadr’ın en kuvvetli kampanya hedeflerinden biriydi. Sadr’ın iktidara gelişi, ülkede 7 bin kadar askeri bulunan ABD’nin bu ülkeden erken bir tarihte çekilmesine yol açabilir.
Ancak, ABD aleyhtarlığı ve bir Şii din adamı oluşu Sadr’ın İran’a yakın olduğu anlamına gelmiyor. Sadr, İran’ın Irak üzerindeki nüfuzuna da şiddetle karşı çıkıyor. Zaten artık kendisini öncelikle bir Irak milliyetçisi olarak tanımlıyor ve her vesileyle mezhepler üstü bir anlayışı hâkim kılmaya çalıştığını söylüyor. Suudi Arabistan ile kurduğu ilişkiler de İran’ı dengeleme arayışını yansıtıyor.
İran’ın Sadr’ın başarısından mutsuz olduğu bir sır değil. Tahran’daki rejim, 2003’te Saddam rejiminin devrilmesinden sonra Irak üzerinde kazandığı nüfuzu kaybetmek istemiyor. Irak Meclisi’ne giren irili ufaklı partilerin bir bölümü üzerinde geniş etkisinin olması, İran’a önemli bir hareket alanı kazandırıyor. Örneğin, sandıktan 47 milletvekili ile ikinci çıkan Hadi El Amiri’nin liderliğindeki ‘Fetih İttifakı’ büyük ölçüde ‘Gönüllü Halk Güçleri’ (Haşdi Şaabi) denilen İran yanlısı milis gruplarına dayanıyor.