Suriye politikasında bir dönemin sonu
Bakan yanıtlıyor: “Bizim Afrin’e ya da başka yere girmemiz için ya da bize tehdit oluşturan teröristlerle mücadele etmemiz için orada birinin olması ya da olmaması gerekmez. Önemli olan bize tehdit mi değil mi, ona...
Bakan yanıtlıyor: “Bizim Afrin’e ya da başka yere girmemiz için ya da bize tehdit oluşturan teröristlerle mücadele etmemiz için orada birinin olması ya da olmaması gerekmez. Önemli olan bize tehdit mi değil mi, ona bakarız... Dolayısıyla Afrin’den Türkiye’ye, Fırat Kalkanı bölgesindeki askerlere tehditler, tacizler oluyor. O nedenle biz oraya istediğimiz zaman müdahale ederiz, ansızın da girebiliriz. Bizim hedefimiz Rus askerleri ya da başka ülkenin askerleri olmaz.”
Çavuşoğlu’nun en kritik cümlesi, sözlerine devamla bundan sonra geliyor:
“Bizim hedefimiz, şu anda ilişkilerimiz kopuk olsa da rejim de olmaz. Bize tehdit oluşturursa elbette rejim de olur ama şu an itibariyle tehdit söz konusu değil. Geçmişte uçak düşürme oldu karşılıklar da verildi ama şu andaki tehdit terör örgütünden, PKK/PYD’den geliyor.”
*
Bu sözler hiçbir yorum gerektirmeyecek kadar açık. Türkiye’nin artık Beşar Esad rejimini bir hedef olarak görmediği, bu rejimin şu an itibarıyla Ankara’ya bir tehdit oluşturmadığı bizzat Dışişleri Bakanı’nın ağzından tüm dünyaya ilan edilmiş oluyor.
Çavuşoğlu’nun sözleri tarihi önemdedir. Çünkü, 2011 yılı mart ayında Suriye’de rejime karşı ayaklanmanın başlamasıyla birlikte Türkiye’nin iç savaşa doğrudan müdahil olup, rejimi devirmeyi amaçlayan bir politika izledikten sonra bugün aynı rejimi kabullenme noktasına geldiğini belgelemektedir.