Türkiye ve AİHM (6) Alevilere ayrımcılık tescil edildi
Birinci karar, cemevlerinin elektrik paralarının ödenmesiyle ilgili bir anlaşmazlığı konu alıyor. Cem Vakfı, 2006 yılında mevzuat uyarınca ibadethanelerin elektrik faturalarını ödemekten muaf tutulduklarını...
Birinci karar, cemevlerinin elektrik paralarının ödenmesiyle ilgili bir anlaşmazlığı konu alıyor. Cem Vakfı, 2006 yılında mevzuat uyarınca ibadethanelerin elektrik faturalarını ödemekten muaf tutulduklarını belirterek, genel merkezinin de içinde bulunduğu Yenibosna Pir Koca Ahmet Yesevi Cem Kültür Merkezi’ne elektrik faturası gönderilmesine itiraz ediyor. Bu talebin iletildiği dağıtım şirketi vakfa olumsuz yanıt veriyor.
Ardından konu yargıya gidiyor ve mahkeme Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşlerine de dayanarak talebi reddediyor. Yargıtay da bu kararı onayınca konu 2010’da vakıf tarafından AİHM’ye götürülmüştür.
AİHM, yaptığı incelemede Cem Vakfı’nın ibadethanelere sağlanan ayrıcalıktan yararlanmaması nedeniyle “muamele farklılığına maruz kaldığı”, bunun “makul bir gerekçesinin bulunmadığı” ve düzenlemenin “dine dayalı bir ayrımcılık teşkil ettiği” sonucuna varmıştır. AİHM, bu çerçevede Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Vicdan ve din özgürlüğü”ne ilişkin 9’uncu maddesi ile birlikte Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı”na ilişkin 14’üncü maddesini ihlal ettiğine kanaat getirmiştir.
Mahkeme, 2 Aralık 2014 tarihli kararında tazminata hükmetmemiş, bunun yerine tarafları uzlaşıya davet etmiştir. Ancak herhangi bir uzlaşı ortaya çıkmayınca, AİHM bundan altı ay önce 20 Haziran’da oybirliğiyle birincinin devamı niteliğinde ikinci bir karar alarak, Türkiye’yi 44 bin Euro maddi tazminat, 10 bin Euro da manevi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir.
Kararda “Söz konusu muafiyetten kaynaklanan ayrımcılığı ortadan kaldırmak amacıyla ulusal düzeyde genel tedbirlerin alınması gerekmektedir” deniliyor.
Önemli bir nokta, 2014’teki ilk karardan sonra Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığındaki hükümetin 5 Ocak 2016 tarihinde AİHM’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi’ne bu konuda sunduğu eylem planında, 64. hükümet programına atıf yaparak “Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine kısa zamanda yasal statü verileceğini” taahhüt etmiş olmasıdır.