Darbecilerin ruhsal analizi
15 Temmuz’da ülkemiz korkunç bir ihanetle karşı karşıya kaldı. Evet, o akşam TSK’mızın jetleri kulakları sağır edecek gürültülerle yakın mesafeden uçuşlar yapıyor, mermi sesleri buna...
15 Temmuz’da ülkemiz korkunç bir ihanetle karşı karşıya kaldı. Evet, o akşam TSK’mızın jetleri kulakları sağır edecek gürültülerle yakın mesafeden uçuşlar yapıyor, mermi sesleri buna karışıyordu. Televizyonu açtığımızda Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin askerlerce tutulduğu görülüyordu. Olağanüstü bir durum vardı ama ne idi?
Olayı haber alan herkes birbirine soruyordu: Darbe girişimi söylentileri ortalığa yayılmıştı. Darbe olduğu doğru muydu? Bütün insanlar şaşkınlık içerisindeydi. Yolunda gitmeyen ne vardı ki darbeye teşebbüs edilmişti? İnanılacak gibi değildi. 21. Yüzyılda darbe mi olurdu?
Bu milletin üzerine bombalar atan, doğudaki PKK operasyonundan henüz dönen özel harekâtçı polislerimizi havaya uçuran ve 55 fidanımızı sadece orada olmak üzere 248 vatandaşımızı şehit eden, 2 binden fazlasını yaralayan veya sakat bırakan; silahsız ve savunmasız insanlarımızı suçsuz yere kurşuna dizen kendi uçaklarımız, kendi tanklarımız ve kendi ordumuz muydu?
Akşam günlük koşuşturmadan sonra kendini yorgun argın evine atmış ve rahat giysilerini üzerine geçirip çayını yudumlarken, ailesi ile sohbet ederken bir yandan da televizyona göz atan insanlarımız birden şok oldular. Evet, köprüler tutulmuştu ve darbe teşebbüsü vardı. Acaba milletimizin göz bebeği Sayın Cumhurbaşkanımız nerede idi? Bunlar kimlerdi? Darbeyi neden yapıyorlardı? Ülkemizin durumu ne olacaktı? Belirsizlik, karmaşa, kafa karışıklığı, tehlikeye düşen can ve mal güvenliği, kardeş kanı dökülmesi…
Hiçbir şey bilinmiyordu. Herkeste bir panik, endişe, sıkıntı, moral bozukluğu, yarınlarından kaygı, geleceğe güvensizlik belirdi ve giderek had safhaya ulaştı.