Halkımız yargılanıyor!
Franz Kafka’nın “Dava” adlı romanında, roman kahramanı Bay K.’nın evine gelen iki kişi yargılandığını söyler ve onu mahkemeye celp ederler. Bay K. suçlanmaktadır. Bunu haber alan Bay K.’da...
Franz Kafka’nın “Dava” adlı romanında, roman kahramanı Bay K.’nın evine gelen iki kişi yargılandığını söyler ve onu mahkemeye celp ederler. Bay K. suçlanmaktadır. Bunu haber alan Bay K.’da kaygı, endişe, huzursuzluk başlar. Hayatı altüst olur. Artık hayatına mahkeme, dava dosyası, hâkim, savcı, avukat, kâtipler, mübaşirler girmiştir. Neyle suçlandığı ve sonucunun ne olacağı konusunda merak içindedir, araştırır durur. Artık huzuru ve rahatı kaçmış, içine karamsarlık girmiştir.
Her yargılanan aslında birer Bay K’dır. Mahkûm olmayı beklemek, yani yargılanmak başlı başına bir cezalandırmadır. Kişi artık rahat değildir. İşini/ mesleğini aksatır, sağlığını kaybeder. Aile düzeni bozulur, uykusuzluk ortaya çıkar, psikolojik rahatsızlıklar baş göstermeye başlar.
Adliye saraylarında duvarlardaki yağlı lekeler hep dikkatimi çekmiştir. Bir avukat arkadaşıma sorduğumda, “…bu lekeler duruşma bekleyen sanıklar başlarını omuzlarında tutamayarak duvara yaslıyorlar. Duvarda başlardan yağlı lekeler oluşuyor” demişti. Asıl olan; huzur ve barışın hâkim olduğu, insanların problemlerini/konularını uzlaşarak, anlaşarak çözdüğü bir toplumdur. Mahkemeye gitme, yargılanma son çare olmalıdır.
Son yıllarda yeni devrim yasaları ile birlikte yargılanan kişi sayısında belirgin artışlar olmuş, suç patlaması yaşanmıştır. Yılda yaklaşık 4.000.000 (dört milyon) dava (ceza, hukuk, idari) dosyası ve derdest 25.000.000 (yirmi beş milyon) icra dosyası toplumun, insanımızın ve ailenin çöktüğünü göstermektedir.
Adil ve doğru yargılanma elbette temel haktır. Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı maalesef ihlal ediliyor. Kişileri kolayca yargılamaya başlıyoruz. Soruşturma ve kovuşturma safhaları yıllarca sürdüğünden, insanlar ruh ve beden sağlıklarını kaybediyorlar.