Hayatın en büyük gerçeği: Ölüm
Karşımda bir ara bir hayli ünlü ve muktedir olan bir devlet adamı var. Süklüm püklüm olmuş, zorlukla ayakta duruyor ve suallere gecikerek, kısa cevaplar veriyor. Belli ki beynindeki sinir hücreleri oldukça...
Karşımda bir ara bir hayli ünlü ve muktedir olan bir devlet adamı var. Süklüm püklüm olmuş, zorlukla ayakta duruyor ve suallere gecikerek, kısa cevaplar veriyor. Belli ki beynindeki sinir hücreleri oldukça azalmış.
YouTube’tan arıyorum, işte buldum: Gururla kibirle yürüyen görüntüsü çıktı karşıma. Etrafında bir sürü insan var, birçoğu da gazeteci ve televizyoncu. Her dediği olay oluyor, haber değeri var. Sağa sola tehditler yağdırıyor, “28 Şubat süreci bitmedi, bin yıl sürecek” gibilerinden konuşuyor.
Sonra tekrar karşımdaki zata dönüyorum, aynı kişi olup olmadığından tereddüt geçiriyorum. Yok, o Firavun gibi ortalığı titreten o devrin makam sahibi bu.
Acaba bu hallere düşeceğini bilseydi yine milyonlarca vatandaşına zulmeder miydi böyle diye düşünmeden edemiyorum.
Hâlbuki yaşlılık var ve elbette ölüm var. ‘Hayatın en büyük gerçeği ölüm’ demiştik ama tek gerçeği desek daha isabetli olacak...