Fatih'in Roma'ya doğru gülümsemesi
Türkiye Balkanlar ve daha uzak noktalarda nüfuz kavgasında değil, geçmiş ve gelecekle buluşma çabasında. Tarih, 1463 olmalı... Fatih Sultan Mehmet, Bosna’yı fethettikten sonra, Adriyatik kıyısına iner: Batı...
Türkiye Balkanlar ve daha uzak noktalarda nüfuz kavgasında değil, geçmiş ve gelecekle buluşma çabasında.
Tarih, 1463 olmalı... Fatih Sultan Mehmet, Bosna’yı fethettikten sonra, Adriyatik kıyısına iner: Batı ufkunun ardında uzanan İtalya yarımadasına doğru bakmaktadır. Yanında İstanbul’dan danışman aldığı Floransalı tacir Benedetto Dei ve Pera’da mukim Floransalı tacirler, Martelli ve Capponi vardır.
Rivayete göre Fatih, zaferi kutlamak için sahilde üç Floransalı ile yemeğe oturur. Sonra sözü, İtalya’nın fethine getirir. Benedetto Dei anılarında Fatih’i, İtalya seferinden caydırmaya çalıştığını yazar.
Fatih’in durduğu yer Balkanlar ise baktığı yer, denizin karşı kıyısı olan Avrupa’dır. İşte bu Balkanlarda şimdi ‘Türk etkisi fazla olmaya başladı’ diye rahatsız olanlar var. Daha geçen hafta Atina’da bir bakan ‘Türk etkisinde bir Makedonya mı, yoksa Yunanistan ile iyi geçinen bir Makedonya mı istiyoruz’ diye sordu. Acaba neden böyle bir ikileme zorlanıyorlar?
Dahası, Türkiye’nin Makedonya’da etki kurmak için büyük bir çaba harcadığını düşünmüyoruz. Balkanların tamamında Türkiye etkisi yapıcı maksatlıdır ve bu etki, hakimiyet için değil, tarihten gelen yakınlıktandır. Türkiye’nin Balkan etkisi, yalnızca Müslüman topluluklarla da sınırlı değildir. Sırbistan ve Hırvatistan ile yakın ilişki vardır, ilişkiler güçlüdür ve sürmektedir. Yapılanların hepsi, Türkiye’nin yumuşak güç kullanımı kapsamındadır. Yumuşak Güç kullanımından ürken muhataplarımız var.
Balkanlarda etki- meselesi nedense Fransa, Almanya ve AB için doğal hak sayılıyor. Türkiye ise sanki mahallenin yabancısı... ‘Yönünü Türkiye’ye ya da Rusya’ya dönen bir Balkanlar istemiyorum’ diyen bir Macron’a, ‘Saralım mı, burada mı yiyeceksiniz’ diye sormak gerek.
Balkanlar üzerine bir çekişme var ise bunu tırmandıran Fransa, NATO, AB ya da Rusya. Üstelik bu aktörlerle, ortada sert bir çatışma var. Batı gözlükleriyle bakınca 12 Balkan ülkesi ve henüz BM’nin tanımadığı Kosova var. 12’den 9’u NATO ülkesi. Hemen hepsine ‘AB üyeliği’ vaat edildi. Peki gerçekten AB’ye girebilirler mi? Bulgaristan ve Romanya’ya bakınca, arazilerinin değeri nedeniyle AB’ye girmek kolay. Brüksel yüksek stratejik çıkarlar uğruna burnunu tutup, gözlerini kapatıp, gazozdan da AB’ye üye alıyor. Ama o üyelik, 4. sınıf üyelik oluyor. NATO üyeliği de artık aynı duruma geldi.
Ve şimdilerde ‘NATO üyesi Karadağ kendi başına çevresiyle kapışırsa, çocuklarımız gidip Karadağ için mi ölecek? Karadağ yüzünden 3. Dünya Savaşı mı çıksın’ diyen bir ABD yönetimi var. Bir yoruma göre Roma İmparatorluğunun çöktüğü 476’dan beri ‘Birleşik bir Avrupa’ olmadı. NATO ya da AB belki bu yolda biraz ilerlediler, ancak Avrupa darmadağınık. Ayrıca AB ve NATO’dan Roma İmparatorluğu çıkmaz. Roma İmparatoru, Karadağ’ın nerede olduğunu ve kim için nerede savaşılacağını bilirdi.
Adriyatik kıyısında İtalyanlarla sohbet eden Fatih’e gelince... Yemekte Fatih bundan sonra İtalya’nın fethini konuşur. Floransalı Dei, Fatih’i Venedik’e yönlendirmeye, Roma, Floransa ve diğer vilayetlerden uzak tutmaya çalışır. Hatta ‘Hannibal’e ne olduğunu hatırla...’ diye orada Fatih’i caydırmaya çalışır. Fatih bu benzetmeyi küçümser ve gülümser... Balkanlar, bizim için Fatih’in bu gülümsemesidir.