Seçmene karşı tutum bir partinin aynasıdır
Seçmene yaklaşım yelpazesinin bir ucunda, seçmeni “insan” kılığından çıkarıp “oy”a indirgeyen bir tutum yer alır. Oydan ibaret seçmen, “tıpış tıpış” muamelesi...
Seçmene yaklaşım yelpazesinin bir ucunda, seçmeni “insan” kılığından çıkarıp “oy”a indirgeyen bir tutum yer alır. Oydan ibaret seçmen, “tıpış tıpış” muamelesi görür. İster “mensup”, isterse “birey” olsun, seçmenin sandığa tıpış tıpış gideceği varsayılır. Diğer uçta ise, seçmen, sonuçta oyunu kime verirse versin, ülkenin geleceğinin birlikte şekillendirileceği yurttaş olarak görülür. Seçmenin oyundan çok, kendisini kazanmak ön plana geçer. Oy istemek, birlikte mücadele çağrısına dönüşür. Çünkü bu yaklaşıma göre, milletin her ferdi, ülkenin çıkışını sağlayacak toplumsal gücün örgütlü ve etkin bir üyesi olmaya adaydır.
İnsan onurunu yüceltme tutumu
Sistem partileriyle devrimci partiler arasındaki bu tutum farklılığı günümüzde giderek keskinleşmektedir. Çünkü mevcut sistem, insanı önemsizleştiren ve insanın insani özünü giderek körelten bir nitelik kazanmıştır. Bu süreç, kimi zaman insan onurunu ayaklar altına alan boyutlara ulaşmaktadır. İnsan onurunu yüceltmeyi milletleşme ve milleti seferber etmenin vazgeçilmez bir gereği saymak, Atatürk Devrimi’nin temel ilkeleri arasında yer alır. Atatürk’ün Cumhuriyet’i “kimsesizlerin kimsesi” olarak nitelemesi ve “köylüyü milletin efendisi” olarak ilan etmesi, bu yaklaşımın açık göstergeleridir.
Bir yaşam ütopyası
Seçimlerde devrimci bir partinin sistem partilerine göre yaratacağı fark, yalnızca programıyla değil, aynı zamanda seçmenle kurulan ilişkinin içeriğiyle de kendini gösterir. Seçimler, bu farkın...