Bayramların kıymetini bilelim
Eskilerin güzel bir sözü vardır “iki şey eşsiz, dostsuz olmaz biri düğün, biri ölüm. ” Düğünler de cenaze törenlerimiz de aslında birbirimizle son bağımız, bizi bir arada tutan henüz...
Eskilerin güzel bir sözü vardır “iki şey eşsiz, dostsuz olmaz biri düğün, biri ölüm. ” Düğünler de cenaze törenlerimiz de aslında birbirimizle son bağımız, bizi bir arada tutan henüz düşmeyen son kalelerimiz. Bayramlar uzun süre önce düştü ve bayramlar düşerken bu düşüşte muhafazakarlar da en az ötekiler kadar suçlu. Yıllardır uzun bayram tatillerini çoğumuz turizm üzerinden okuduk hatta zaman zaman can çekişen turizm sektörünü kurtarma aracı olarak gördük. Halbuki bayramlar ölümün de düğünün de tabiri caizse köprüden önceki son çıkış noktası… Bu çıkışı kaçırmamak lazım, bu birleştirici noktayı kaybettiğimizde yarın düğünlerimizi de cenazelerimizi de tek başına yapmak zorunda kalabiliriz. Yıllar önce çok sevdiğim bir hocam bir büyüğünün cenazesini kaldırdığında yaşadığı travma sonrası geleneklerin aslında ne kadar önemli olduğunu ancak şimdi anladım demişti. Gerçekten de insanın gözleri o tür günlerde birilerini arıyor ve bayramlarda bugünün yoğun hayatında eş-dost ve akrabaların birbirlerine teklifsizce gidebildikleri ve uzun araların uzaklaştırdığı kalplerin yakınlaştığı son günler ve maalesef bu günleri tatillere hasretmeye kalktıkça bunu da kaybediyoruz. Bunun ileri vadede ki sonucu ne olacaktır? Düşünmek gerek. Hayat kısa ve bizler eş-dost ve arkadaşlarımızdan uzak bir hayata doğru evriliyoruz. Nerde o eski bayramlar nostaljisi yapmakla zaman geçirmek yerine kalanların kıymetini bilelim çünkü gidenlerin yeri dolmuyor.