İki yüzlülük içimize sinmiş!
Ülkemizde maalesef temel hak ve özgürlükler konusunda bir standart yok. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da ergen toplumların içinde yuvarlandığı anlık buhranlarla bir ileri bir geri yaşayıp gidiyoruz. Daha önceki...
Ülkemizde maalesef temel hak ve özgürlükler konusunda bir standart yok. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da ergen toplumların içinde yuvarlandığı anlık buhranlarla bir ileri bir geri yaşayıp gidiyoruz. Daha önceki yazılarımda zaman zaman değindiğim üzere bir türlü kurtulamadığımız göçebelik-köylülük-kasabalılık sarmalından çıkıp da medenileşemedik-şehirleşemedik.
Şehirleşemediğimiz için de sorunlarımızı ahlaki bir çerçevede çözemiyoruz. Ahlakilikten kastımız o derece sığ ki onu bile kendi dar standartlarımız üzerinden değerlendiriyor ve çoğu kez ahlaksızlık denildi mi sadece belden aşağısını anlıyoruz.
Devlet işlerine bile özel işlerimizdeki gibi ahbap çavuş, eş, dost, akraba ilişkilerine bakar gibi bakıyoruz. Ama güya geleneğimiz “işi ehline verin” diyor diye dilimizde bir liyakat muhabbeti var. İş icraata gelince liyakat eş dost, amcaoğluna dönüşüyor.
Öfkelerimiz bile çifte standartlı. Kendimize, inandığımız değerlere vb. hakaret edildiğini düşündüğümüzde aslan kesilirken başkaları söz konusu olduğunda umursamıyoruz. Şahsen herkesin herkesin derdi ile dertlenmesini beklemek çok da doğru değil ancak ortalama bir standart olmalı ve bunu biz sıradan faniler...