Tunceli’ye Dersim, Güroymak’a Norşin dem
Tarihin genellikle kazananlar tarafından yazıldığını kabul ederiz, elhak doğrudur da. Ancak, tarihi kaleme alanlar bize arada bazı açık kapılarda bırakırlar, kimi zaman isteyerek kimi zamanda farkında olmadan. Ve...
Tarihin genellikle kazananlar tarafından yazıldığını kabul ederiz, elhak doğrudur da. Ancak, tarihi kaleme alanlar bize arada bazı açık kapılarda bırakırlar, kimi zaman isteyerek kimi zamanda farkında olmadan. Ve çoğu kez kıyıda köşede unutulmuş bir belge, bir şahitlik tüm doğru bilinenleri altüst edebilir. Tarihi bu şekilde okuduğunuzda gerçekten büyük bir zevk alırsınız ama bizde tarih genelde bir iman alanı gibi okunur. İman alanı derken tutumu kastediyorum. Muhafazakar-Milliyetçi çevreler ile Kemalist-Sol-Marksist çevrelerin tarih algısı arasında çok büyük bir fark yok. Sadece kutsal olanlar farklılaşır yoksa tutum aynıdır. Ve yine çoğu kez amaç hakikati görmek, olanı biteni kavramak değil bilakis kutsalın tahkimidir. İşin garibi bu kutsalın tahkimi meselesi olaylardan uzaklaştıkça daha da mühim bir hal alabilir ve siz çoğu kez gizlenen asıl gerçeği gözünüzün önünde de olsa göremezsiniz. O denlidir ki öğretilmiş milliyetçiliğin argümanları, en aklı başında bildiğimiz siyasileri, akademisyenleri bile etkileyebilir.