Fitne kazanı kaynarken… “Yalakalığı” bırakın “dostlar!”
Kantarın topuzu feci kaçtı; neler oluyor beyler!.. Yazdıklarım yazmadıklarımın yanında devede kulak, çok şeyi bildiğimizi bizi yakından takip edenler görüyor… Son vakitlerde, “Başından beri...
Kantarın topuzu feci kaçtı; neler oluyor beyler!..
Yazdıklarım yazmadıklarımın yanında devede kulak, çok şeyi bildiğimizi bizi yakından takip edenler görüyor…
Son vakitlerde, “Başından beri haklıymışsın da uyarılarını açıktan yapmadın ki, isim vere vere yapmadın ki!” yollu mesajlar alıyorum sevgili okuyucularımdan.
Sorumluluk duygusu; tartışmaları bilirsin, kimin ne işler çevirdiğini, nerelere oynadığını bilirsin ama “çatlakları” büyütmemek için yazmazsın.
Yazsan taraflardan birini kafaya almış olursun ama ah şu sorumluluk duygusu yok mu, ah o şarkıların gözü kör olsun!..
Meseleye salt gazetecilik meselesi olarak baksan, yani ülke çıkarları, Türkiye’nin İslam âlemindeki öncü rolü, mazlum halkların bizden beklentileri gibi hassasiyetleri göz önünde bulundurmasan…
Ohoo, yapacak o kadar pis iş var ki!
Evet, pis iş!..
Bu işlerden birini de genel yayın yönetmeni casusluk davasından şey olan Cumhuriyet gazetesi yapmış.
Hani bir süre evvel, Sayın Gül’ün talimatıyla değil de “göz yumması” ile“ÇOK SATAN” bir kitap yazmıştı ya Ahmet Sever diye biri…
Bu zat, “bizim” KÖŞK’e yerleştirdiğimiz bu zat, daha doğrusu “Derin Sol karşısındaki muhafazakâr kompleks”in Köşk’e yerleştirdiği zat, “Pelikan Dosyası” üzerinden Külliye’ye, Reis’e ve onun sağ kolu Mustafa Varank’a bir saldırmış, o kadar olur!..
Ve bir de Sayın Ahmet Davutoğlu’na feci saldırmış; “Refik diyorsun da, sen Gül’e ne kadar refiklik yaptın!” yollu!..
İyi bari Sayın Gül’e de saldır oldu olacak, “Sen Merhum Erbakan’a refiklik mi yaptın” diye!
Çok ayıp!..
En çok da Sayın Gül’e ayıp; “Söylediklerim Sayın Gül’ü bağlamaz” demez mi bir de!
Hadi ya, sen Gül’ün değil de, benim sol kolumdun da, onun için Gül’ü bağlamaz beni bağlar, öyle mi!